| Artık bir tehditti. Sadece sana değil, işine ve ailene de. | Open Subtitles | أصبحت تمثّل تهديداً ليس لك وحسب وإنما لتجارتك وعائلتك. |
| Baban Marks Organizasyonu'nun yetkilerini devretti mi? sana değil de, kardeşine? | Open Subtitles | الم ياتي وقت وسلمك به والدك منظمة ماركس ليس لك فقط ولكن لاخيك الاصغر |
| Rica ederim, o şans bana ait, sana değil. | Open Subtitles | أستميحك عذرا , بل انه من حظي أنا و ليس أنت |
| Evet, saçmalıklar son bulsun ki ben de kumarhaneyi işletebileyim. Kumarhanede bir terslik olursa bana girer, sana değil. | Open Subtitles | أجل,قلت لفترة ,حتى يمكنني إدارة الكازينو ,إذا حدث أي خطأ فسأدفع الثمن و ليس أنت |
| Karma ona arabayla vurdu, sana değil. | Open Subtitles | العاقبة الأخلاقية صدمتة بالسياره ليس انت. |
| sana değil yavrum. | Open Subtitles | ليس منك يا طفلتي |
| Benim için iyi şans, sana değil üzgünüm. | Open Subtitles | حظا سعيدا بالنسبة لي ليست لك, آسف |
| Mark'ın Alex'le bana yakınlaşmak için takıldığını sanıyordum sana değil. | Open Subtitles | لقد اعتقدت أنّ مارك يصادق آلكس ليصل إليّ، ليس أنتِ |
| Jackie bu kartlara eski dostlar için notlar yazardı değer verdiği insanlara, ama sana değil. | Open Subtitles | جاكى كانت لتكتب ملاحظات على تلك الكروت للأصدقاء القدامى للأشخاص الذين تهتم بأمرهم ولكن ليس لك |
| - Senin herşeye aletin kalkar. - sana değil, kardeş. | Open Subtitles | أنت تتشوق لكل شئ لكن ليس لك يا صديقى |
| " İngilizce konuşurum, ama sana değil serseri." | Open Subtitles | "معناه "أنا أتكلم الإنجليزية, ليس لك يا أحمق |
| " İngilizce konuşurum, ama sana değil serseri." | Open Subtitles | -معناه "أنا أتكلم الإنجليزية, ليس لك يا أحمق" يا رجال .. |
| Telefonu bana ver. sana değil. | Open Subtitles | بني أعطيني الهاتف الهاتف ليس لك |
| Bu herkese olur, çocuk. Yalnız sana değil. | Open Subtitles | الجميع يحدث له ذلك يا فتى ليس أنت فحسب |
| Sonra olan bana olacak, sana değil. | Open Subtitles | ثم تتعرض مؤخرتي للضرب أنا و ليس أنت |
| Sadece sana değil, kimseye söylemedim. | Open Subtitles | إنه ليس أنت فقط، أنا لا أخبر أحدا. |
| Sadece sana değil, sarhoş olup kız arkadaşına da anlattı. | Open Subtitles | ليس أنت فقط، بل وأخبر خليلته بعدما ثمل. |
| Olayı ben Mathias'a bildirdim, sana değil. | Open Subtitles | أبلغت عن الجريمة لماتياس ليس انت |
| Kızgın, ama sana değil. | Open Subtitles | هى غاضبة ولكن ليس منك |
| Bir sevgilim var ve omuzlarım ona ait; sana değil. | Open Subtitles | لدي حبيب, وهذه الأكتاف له, ليست لك. |
| Babam bu oteli ikimize bıraktı, sadece sana değil. | Open Subtitles | أبي طلب منا أن ندير هذا الفندق، ليس أنتِ فقط. |
| Ve her birini çarçur ettin. Bana ihtiyaçları var, sana değil! | Open Subtitles | وقد ضيعت كل تلك الفرص أنا الرجل اللاتيّ يحتجنا، وليس أنت |
| Fez,ben Eric'e sinirleniyorum,sana değil. | Open Subtitles | فيز ) .. أنا غاضبةٌ من ( إيرك ) وليس منك ) |
| Övgü kıravata. sana değil. Ama biz üstümüze alırız. | Open Subtitles | المدحه كان موجهه لربطه العنق وليس لك ولكننا نتقبلها |
| Para harcama konusunda kızgınlığım kendimeydi, sana değil. | Open Subtitles | أنني غاضب من نفسي بشأن انفاق المال .. وليس أنتِ |
| sana değil. | Open Subtitles | لا ينتمي لك |
| Hayır kendime diyorum, sana değil. | Open Subtitles | يالعديم الكياسة! كلاّ، إنّي أقصدني بذلك، و ليس أنتَ. |