| Son 150 yılda, gelişmiş ülkelerde, ortalamaya bakıldığında, 10 santimetre daha uzadık. | TED | خلال 150 سنة الماضية في بلدان العالم المتطورة أكتسب الناس 10 سم أضافية لطولهم في المتوسط. |
| Burada sizinkilerden birinden sadece 4 santimetre kadar farklı bir eşleşme bulduk. | Open Subtitles | وجدنا تلاؤم جزئي بالمبنى المدرّج, 4 سم من كل منها. |
| Dış kaplamayı alttan tam olarak 10 santimetre yukarıdan kesmen gerekiyor. | Open Subtitles | لابد أن تقطع في العبوة الخارجية 10 سنتيمترات بالضبط من القاع |
| Evet, aslında edebiliriz. Beş santimetre yakınlıkla yapabiliriz. | TED | حسناً، يمكننا ذلك، بدقة تصل إلى خمسة سنتيمترات. |
| Şık değilim, yakışıklı değilim, boyum da yaklaşık 50 santimetre. | Open Subtitles | انا لست ذكى، ولست جيد المظهر وطولى حوالى 19 بوصة |
| Dr. Reid, Hemşire Paul. 15 santimetre ve 31 kilodan bahsediyoruz, ayrıca diğer adamın iki katı kadar şişman. | Open Subtitles | نحن نتكلّم عن 6 إنشات وحوالي 70 باونداً إضافة إلى أنه أسرع مرتين من الشاب الآخر |
| Gençliğimde, boşaldığımda 8 küp santimetre sperm oluşurdu. | Open Subtitles | في شبابي، بلغ متوسط السائل المنوي في القذف 8 سم مكعب |
| Sabah uyandığınızda New York sokaklarında 70 santimetre kar olduğunu düşünün. | Open Subtitles | لكنها أيضاً أجملهن , تخيل أن إرتفاع طبقة الثلج بلغ 70 سم في مدينة نيويورك |
| Boyunu 1.57 santimetre olarak ölçtüm. | Open Subtitles | يوحي بأنه شعر بني أو ربما أحمر لقد حددت طولها بـ 157 سم |
| Ve üç gri balina iki yetişkin ve yavruları 15 santimetre kalınlığında buzlar arasında kapana kısıldı. | Open Subtitles | وقد علقت 3 حيتان رمادية حوتان بالغان وصغيرهما في جدار جليدي سماكته 15 سم |
| Ancak saniyede sadece birkaç santimetre hareket eder. | TED | إلا أنه لا يتحرك إلا بضعة سنتيمترات في الثانية. |
| 2. Doktor: Üç santim derinlikte, yani bu üç santimetre olmalı. | TED | الطبيب الثاني: إنها بعمق ثلاثة سنتيمترات، ولهذا يجب أن تكون ثلاثة سنتيمترات. |
| Üç santimetre aralıklarla iki paralel yara izi olması lazım. | Open Subtitles | توجد ندبتان متوازيتان يبعدان عن بعضهما ثلاث سنتيمترات |
| Evet efendim, toprağın her santimetre karesi aranıyor. Sonra da düzeltiliyor. | Open Subtitles | نعم ، سيدى ، كل بوصة على الأرض تم تغطيتها و حفرها و مسحها |
| İki adam mutfakta konumlandırılmalıydı, birisi odanın her santimetre karesine ateş açabilecek temiz bir geometrik açıda bulunmalıydı. | Open Subtitles | رجلان كان يجب ان يتمركز في المطبخ واحد بالخطّ الهندسي النظيف من النار فى كلّ بوصة مربّعة من الغرفة. |
| Dışarıdaki basınç santimetre kare başına 3 1/2 ton. | Open Subtitles | الضغط خارجاً 3.5طن لكلّ بوصة مربّعة سماكة هذه النوافذ تسع بوصات |
| 24 metreden daha derin ve her yıl 7 santimetre daha derinleşiyor. | Open Subtitles | إنه بعمق أكثر من 80 قدماً، ويتوسّع 3 إنشات كل عام. |
| Bu tip fırtınalar 24 saatte 30 santimetre yağmur bırakabilir. | Open Subtitles | مثل هذه العواصف قد تفرج عن 12 إنش من الأمطار |
| Burada kafatasını görüyorsunuz, 10-15 santimetre boyunca, şahane bir şey. | TED | هذه نظرة سريعة على الجمجمة باهرة جدا ويبلغ طولها 5 إلى 6 بوصات |
| Sadece 25 santimetre zıpladın. Standart yönteme ne oldu? | Open Subtitles | قفزت على ارتفاع 25 سنتيمتراً ماذا حل بالإجراء المتبع؟ |
| Eğer doğru söylüyor olsaydı şimdiye 2 metre 50 santimetre olurdun. | Open Subtitles | لو كان هذا صحيحا لكان طولك الآن 7 أقدام و 14 انش |
| Dinle, oğlum her geçen saniye 70 santimetre suyun kapaklardan aktığını farkında mısın? | Open Subtitles | هل تدرك أن كل ثانية 70 سنتيمتر مِنْ الماءِ هَلْ ضائع على ذلك؟ |
| Ceset, 156 santimetre boyunda. 25 kilo ağırlığında. | Open Subtitles | الموضوع 156 سنتمتر في الطول الوزن 52 باون |
| Bu yosunlar her yüzyılda sadece bir santimetre uzuyor. | TED | و هي تنمو بطول سنتيميتر واحد فقط كل مئة عام |
| Rekor sahibi sadece 6 santimetre boyundaydı ve küçük midesinde 84 parça bulunuyordu. | TED | ساحب الرقم القياسي، فقط بطول بوصتين ونصف كان لديا 84 قطعة في معدتها الصغيرة |
| Gölge bulabilecek kadar şanslı olsa bile bir tohumun beş santimetre uzunluğa ulaşması 10 yıl alacaktır. | Open Subtitles | إذا كانت محظوظة بما فيه الكفاية ووجدت الظلّ ستحتاج البذرة لعشرة أعوام لتصبح نبتة صبّار بطول ال 5 سنتمترات فقط |
| Kurşun şahdamarını bir santimetre ile ıskalamış, yani ödenmesi gereken küçük bir bedel. | Open Subtitles | وجدت الرصاصة قابعه على بعد سنتميترات من الاورطي وبالتالي كل ما حدث له لا يكاد يذكر امام ما فعلناه |
| Gözü bağlı deniz aslanlarının, aralarında iki santimetre olan nesneleri ayırt edebilecek kadar da kesinler. | TED | وهي دقيقة بما يكفي لتعرف أسود البحر المغمى بصرها الفارق بين أجسام تختلف في الحجم بأقل من سنتيمترين. |