| Beni aşağılayacak kadar cesaretiniz var ancak kendi kanınızdan birini satıyorsunuz. | Open Subtitles | تتجرّأ على الاستخفاف بي بينما تبيع الذي مِنْ لحمك و دمك |
| Bay Brighton, yine kızlarıma esrar mı satıyorsunuz? | Open Subtitles | مستر برايتون ،، هل تبيع المنشطات لبناتي مجددا؟ ؟ |
| - Seni Dr. Garner'ın ofisinde görmek istiyorum! - Dosyamı şimdi kime satıyorsunuz? | Open Subtitles | أريدك في الدّكتور مكتب غارنر من تبيع ملفي إلى الآن؟ |
| Burada insan eti dışında her türlü et satıyorsunuz. | Open Subtitles | إنكم تبيعون شتى أنواع اللحوم هنا فيما عدا البشرية. |
| Queens'te ki araplara satıyorsunuz. | Open Subtitles | إنك تبيعه لزعماء العصابات في منطقة كوينز |
| Aşk mı satıyorsunuz uyuşturucu mu, şiir mi... ne olursa... ne satıyorsunuz? | Open Subtitles | تبيعين الحب, تبيعن مخدرات, تبيعين شِعر, مهما يكن, ما الذي يميزك ؟ |
| Sizi aptallar, o barı satıyorsunuz! | Open Subtitles | انتما ايها الغبيان سوف تبيعان تلك الحانة |
| Sizin için o kadar özelse neden satıyorsunuz? | Open Subtitles | إذا كانت مميزة لديك لمَ تبيعها ؟ |
| Cenaze hizmetiniz gereği tabut satıyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | أنت تبيع التوابيت، أليس كذلك؟ نوع من خدمات عملك في دفن الموتى؟ |
| Kabul edemeyiz. Siz çocuklara alkol satıyorsunuz. | Open Subtitles | لانستطيع أن نأخذة , أنت تبيع ألبيرة للأطفال |
| Yani mezun toplantısında hayat sigortası satıyorsunuz. | Open Subtitles | لذا كنت تبيع التأمين على الحياة في لم الشمل؟ |
| Siz isyancılara silah satıyorsunuz hükümet de kullanmalarını önlemek için sizi tutuyor. | Open Subtitles | اذن أنت تبيع الأسلحة للثوار ثم تتعاقد معك الحكومة عندما يبدءوا باستخدامها, رائع يا سيدي |
| Çok seçkin bir emekli topluluğuna hisse satıyorsunuz. | Open Subtitles | كُنت تبيع أسهماً في مُجتمع مُتقاعدين محدود للغاية |
| FBI. Çalıntı mal satıyorsunuz. | Open Subtitles | مكتب التحقيقات الفيدرالي، أنت تبيع بضائع مسروقة |
| Uyuşturucu trafiği için kullanıldığını bile bile bu telefonları satıyorsunuz. | Open Subtitles | أنتم تبيعون هواتف تعلمون أنها تُستعمل لتجارة المخدّرات |
| Siz alenen silah satıyorsunuz polise yakalanmaktan korkmuyor musunuz? | Open Subtitles | انكم تبيعون الاسلحـة في العلن .. ألستم قلقين بأن تعتقلكم الشرطـة ؟ |
| Unutmayın, sadece kıyafeti değil, duruşunuzu satıyorsunuz. | Open Subtitles | تمام، تذكروا، أنتم لا تبيعون الملابس فحسب |
| Onları Queens'deki paçavra kafalılara satıyorsunuz. | Open Subtitles | إنك تبيعه لزعماء العصابات في منطقة كوينز |
| Ama sivillere karşı kullanan ülkelere satıyorsunuz. | Open Subtitles | إذا انت تبيعه للبلدان وهم بدورهم يستخدمونه ضد المدنيين |
| Yemek kuponları mı satıyorsunuz? | Open Subtitles | معذرة هل سمعتك تقولين أنك تبيعين قسائم الشراء ؟ |
| Siz bilet satıyorsunuz, yan gişedeki adam da bilet satıyor, | Open Subtitles | تعلم ذلك انت تبيعين التذاكر و الشاب في المقصورة الاخرى بجانبك |
| Üzerinde benim yüzüm basılı olan pullar mı satıyorsunuz? | Open Subtitles | أنتما تبيعان قطعاً معدنية عليها صورتي؟ |
| Sizin için o kadar özelse neden satıyorsunuz? | Open Subtitles | إذا كانت مميزة لديك لمَ تبيعها ؟ |
| Bayan Carlson, ne zamandır ot satıyorsunuz? | Open Subtitles | سيدة (كارلسون) منذ متى و أنت تبعين المخدرات؟ |
| Ne tür şeyler satıyorsunuz burada? | Open Subtitles | مالاشياء التي تبيعونها هنا ؟ |
| -Çok da hızlı satıyorsunuz. | Open Subtitles | وتبيعه بشكل متساره أيضاً |
| Hepinize içki ısmarlıyorum ve beni böyle satıyorsunuz! | Open Subtitles | أدعوكم إلى الشراب على حسابي ثم تشون بي هكذا؟ |