| Evet. Ve burada yemeği verecek olmamıza çok sevindiler. | Open Subtitles | أجل, وهما سعيدان جداً أننا سنقيم حفل عيد الشكر هنا |
| Galiba sadece oradan yürüyerek çıkmama sevindiler. | Open Subtitles | أعتقد أنهما سعيدان فحسب عندما يرونني أخرج سيراً |
| Her şeyi anlattım. Senin adına çok sevindiler. | Open Subtitles | أخبرتهما بكلّ شيء، وأجل، هما سعيدان لأجلك. |
| Sen evlenince dedemle anneannem sevindiler mi? | Open Subtitles | هل جدتي وجدي كانوا سعيدين عندما تزوجوا؟ |
| İnsanlar büyük bir günah işledi çünkü kendilerine altın bir tanrı yapıp tapındılar ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler: | Open Subtitles | و أخطأ الناس خطيئه عظيمه حيث صنعوا لأنفسهم إلها من الذهب و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج |
| Onları anlatmıştım sana. Evden ayrıldığıma cidden sevindiler. | Open Subtitles | و هما سعيدان للغاية لأنني تركت المنزل |
| Ve o doğduğu için o kadar sevindiler ki, beni adeta unuttular. | Open Subtitles | وكانا سعيدان بولادته بحيث نسيا أمري |
| Aynen öyle, çok sevindiler. | Open Subtitles | -هكذا هما... هما سعيدان جدًّا . |
| Benim için sevindiler. | Open Subtitles | كانوا سعيدين من أجلي. |
| Ve onu omuzlarında taşıyarak sevindiler ve şöyle dediler, "Bu bizim tanrımız olsun ey İsrail." | Open Subtitles | و حملوه على أكتافهم و أخذوا يصيحون فى إبتهاج قائلين "هذا هو رب بنى إسرائيل" |