| Neden bu taşlardan istediğini hala anlayamıyorum. | Open Subtitles | ما زلت لا أفهم ما الذي تريده من هذه الصخور |
| Ola ki gelecek asırlar boyunca buradan herhangi bir azat ruh geçer, bu yaşlanmaz taşlardan fısıldayan sesimizi duyup | Open Subtitles | أن أى نفس حرة تأتى عبر هذا المكان عبر كل القرون تهمس لهم من الصخور الأبدية |
| Neredeyse Michelangelo tarafından tasarlanan ve Coliseum'dan çalınan taşlardan inşa edilen Piazza Farnese'ye köşeden çarpacağız. | TED | كدنا تقريبا نصطدم بحافه قصر فارنيز، الذي صممه مايكل أنجلو، وبُني من الحجارة المأخوذة من مدرج كلوزيوم. |
| Ama taşlardan da köprü yapamaz mısınız? | Open Subtitles | و لكن ألا تستطيع بناء الجسور أيضاً من الحجارة ؟ |
| Bu taşlardan sadece bir tanesi bile oynasa... bu Koca Piramit yerle bir olur. | Open Subtitles | لو أن أحد هذه الأحجار خارج ببوصة واحدة عن الصف لأنهار كل هذا الهرم العظيم |
| Gelecek sayısız asırlar boyunca yolu oralara düşecek olan özgür insanlar o yaşlanmayan taşlardan gelen fısıltılarımızı duyabilir: | Open Subtitles | لكل روح حرة تمر مصادفة من ذلك المكان على مدى القرون غير المعدودة ربما تهمس أصواتنا جميعا إليك بين الأحجار السحيقة |
| Ama dün hırsızın penceresine şu taşlardan biri atılmış. | Open Subtitles | لكن بالأمس , شخص ألقى واحدةً من هذه الصخور عبر نافذة السارق |
| taşlardan biri bunu kulak kanalına sıkıştırmış. | Open Subtitles | يبدو مثل أن واحدة من الصخور كبستها داخل قناة أذنها |
| Ama önlerinde bu taşlardan daha ciddi engeller var. | Open Subtitles | لكن توجد عوائق أكثر صعوبة من الصخور الزلقة تنتظرهم |
| Babam kazandığı herşeyi taşlardan kazıdı | Open Subtitles | لقد حفر أبي كل شيء يملكه من داخل الصخور |
| Şu taşlardan birini al, büyük kayalığın arkasına geç, birkaç dakika sonra, siyahlı adam köşeden koşarak gelecek. | Open Subtitles | ألتقط واحده من هذه الصخور توارى خلف الصخره الكبيره خلال دقائق قليله.. الرجل ذو الرداء الأسود سيأتى عدوا من الطريق الملتوى |
| Tanrı bu taşlardan birini alıp onu İbrahim'in oğluna dönüştürebilir. Pharisees, seni tanıyoruz! | Open Subtitles | الله قادر ان يقيم من هذه الحجارة ابناء لابراهيم |
| Bu taşlardan gelen boya bizi görünmez yapıyor. Sadece bu kadar kaldı. | Open Subtitles | من هذه الحجارة تأتي الطلاء الذي يجعلنا الشعب غير مرئية. |
| Taşlar Onlardan daha yumuşak. Onlar taşlardan daha sert. | Open Subtitles | إذ أن الحجر ناعم كالشمع أما قلوب النوّاب فأقسى من الحجارة |
| Çünkü bizi taşlardan koruyan onun isteğiydi. | Open Subtitles | لأنّها كانت إرادته في انقادنا من الحجارة |
| taşlardan yayılıyorlar, yani kaynağı yer altı olabilir. | Open Subtitles | إنها تنتشر خلال الأحجار لذا قد يكون مصدرها تحت الأرض |
| - Daha çok sentetik taşlardan yapılan fiberler. | Open Subtitles | دع الرجل يتحدث تقريبا من المسامير وألياف مصنوعة من الأحجار الاصطناعية |
| Yanında bu taşlardan olan bir kurt adam dolunay varken lanetten etkilenmiyor. | Open Subtitles | أيّ مذؤوب يملك تلك الأحجار يتحرر من التحوُّل لدى البدر. |
| Her bir sokağın adı değerli taşlardan oluşan bir mahalleye gelince yaklaştığımı anladım. | Open Subtitles | لقد عملت أنني أقترب عندما وجدت نفسي في حيّ جميع شوارعه مسماة على أسماء الأحجار الغالية |
| Boğulmaktan, ayaklarına bağlı taşlardan bahsediyor. | Open Subtitles | إنها تتكلم عن الغرق بأحجار مربوطة إلى قدميها |
| Patronunuzun eline son zamanlar hiç nadir taşlardan biri geçti mi? | Open Subtitles | أكان في حوزة رئيسك أيّ أحجار كريمة نادرة في الآونة الأخيرة؟ |