| Tehlikeli olmanın hisleri, hep bir tehdit altında, güvensiz hissetmenin duygusu. | Open Subtitles | شعور كونك لست بأمان ، الشعور بغير الأمان مستمر تحت التهديد |
| Yalnıza 330-340 tür kaplumbağa var ve yarısı tehdit altında. | Open Subtitles | هناك 330 فقط، 340 أنواع من السلاحف، ونصفهم تحت التهديد. |
| Başta irigöz balığı olmak üzere, bazı balık türlerinin ciddi tehdit altında | TED | فقد كانت هناك بعض المؤشرات على أن بعض الأنواع، ولاسيما التونة السندرية كانت ترزح تحت تهديد كبير. |
| ve bu türlerin çoğu kötü yönetim ve aşırı avlanma yüzünden tehdit altında. | TED | والعديد من تلك الأنواع مهددة بالانقراض بسبب المبالغة في الصيد وبسبب سوء الإدارة. |
| Muhtemelen üçüncü tarafların yardımcı olabileceği en temel yöntem taraflara gerçekte neyin tehdit altında olduğunu hatırlamaktır. | TED | بصورة اساسية جداً لحل ذلك النزاع حيث يمكن للطرف الثالث ان يذكر الاطراف على الدوام بالشيئ الموجود على المحك |
| Aslında, o kadar nadir ki, geçen sene soyu tükenenler listesinde tehdit altında olan türlere dahil oldu. | TED | في الحقيقة، هو نادر لدرجة أنه صُنّف العام الماضي كنوع مهدد ضمن قائمة الأنواع المهددة بالانقراض. |
| 1941 yılının eylül ayında alınan iki kararla birlikte, Alman Yahudilerinin büyük bir tehdit altında olduğu görülmekteydi. | Open Subtitles | في سبتمبر 1941 إجراءان جديدان أظهرا أن اليهود الألمان كانوا تحت التهديد المُتزايد |
| Bu bereketin asıl kaynağı olan Loess Platosu da tehdit altında. | Open Subtitles | ومصدر خصوبة، هضبة لوس، أيضا تحت التهديد. |
| Cihaz yok edildi, ve ülkeniz artık acil bir tehdit altında değil. | Open Subtitles | وتم تحطيمها، وبلادكِ لم تعد واقعةً تحت التهديد الحالي |
| tehdit altında açıklama yapmak onu çaresiz gösterir. | Open Subtitles | التحدث اليها تحت التهديد سيجعل منها بائسة |
| Yayınladıklarımı beğenmeyen insanlar tarafından ailem sürekli tehdit altında olacak. | Open Subtitles | ستظل عائلتي تحت تهديد مستمر من قِبل أشخاص لا يعجبهم ما أطبعه أو أذيعه |
| Kimileri, para kavramının bile tehdit altında olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول البعض أن المال العام كله تحت تهديد الخطر |
| Bugün ekmeğimiz tehdit altında, azalan tedarik yüzünden değil, azalan kaynaklar yüzünden, | TED | فسلة غذائنا اليوم مهددة ليس بسبب إنخفاض العرض من الغذاء انما بسبب إنخفاض المصادر |
| Dünyada ayılar ormanların yok edilmesinden dolayı ve insanların baskısı nedeniyle tehdit altında yaşamaktadır. | Open Subtitles | في عالمنا، الدببة مهددة بسبب تدمير الغابات والسلوك البشري. |
| Kültürümüz tehdit altında. Dünyamız tehdit altında. | TED | إنها ثقافتنا على المحك. إنه عالمنا على المحك. |
| Dünyanın herhangi bir yerinde kim ki açlık çekiyor kim ki tehdit altında, kim ki hak etmediği bir acıyı çekiyor Dağ Ordusu, bütün fertleriyle orada olacaktır! | Open Subtitles | اننا جميعا رجال في جيش الجبل في اي مكان في العالم شخص ما يموت جوعا او مهدد او شخص يعاني من الظلم |
| 8 yıldır onların kontrolünde. Ya Stockholm Sendromu var ya da tehdit altında. | Open Subtitles | يسيطران عليه طوال 8 أعوام إما أنه اعتاد الأمر أو أنه يتعرّض للتهديد |
| Kate kabul görmeye başlar gibi göründükçe kendini epey tehdit altında hissediyor önce. | Open Subtitles | وعندما يبدو أنّها تكتسب زخماً، سيشعر بالتهديد في البداية. |
| Dün gece o adamların gelişiyle tehdit altında kaldım. Evet. | Open Subtitles | لقد شعرت بتهديد الرجال الوافدين ليلة أمس |
| Evinize en yakın olan suya gidin ve onun neden tehdit altında olduğunu öğrenin. | TED | اذهب إلى أقرب ماء إلى بيتك، واكتشف لماذا هو مهدّد. |
| Sosyal düzenimiz tehdit altında. | Open Subtitles | نمط حياتنا يتعرض لهجوم |
| Dorneget, beni dinle. Otel tehdit altında. | Open Subtitles | دورنيجيت ، إستمع إلىّ هُناك تهديد على الفندق |
| "Komuta Noktası tehdit altında. | Open Subtitles | عاجل مركز القيادة يتعرَض للهجوم |
| Hayatınızın tehdit altında olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نعلم أنّ حياتكَ مهدّدة |
| Elimde kalmasını istediğim bir para. Ama bu hayalim son zamanlarda sizin yüzünüzden tehdit altında. | Open Subtitles | مالٌ، أحبُ أن أُحافظ عليه حلمٌ حالياً مُهدد من قبلكم |