| Tamam, nükleer bir patlama olsun. Dünyada kalan tek erkek benim. | Open Subtitles | حسناً، لنقل إن محرقة نووية وقعت وأمسيت الرجل الوحيد في العالم | 
| Bu evdeki çamaşır sepetini kullanan tek erkek ben değilim. | Open Subtitles | حسناً، لست الرجل الوحيد في المنزل الذي يستخدم هذه الأشياء | 
| Elbise bulursa buradan gidecek. Şimdiye kadar sevdiğim tek erkek o. | Open Subtitles | إذا وجد ملابس , سيرحل أنه الرجل الوحيد الذى أحببته | 
| Kamptaki tek erkek sen misin? | Open Subtitles | هل أنت الفتى الوحيد الذي يعيش في المخيم ؟ | 
| Bebeğim, seninle tanıştığımızda sana beraber olduğum tek erkek olduğunu söylediğimi hatırladın mı? | Open Subtitles | أتذكر يا حبيبي أول مرة قابلتك فيها، وأخبرتك أنك أول رجل كنت معه. | 
| Hayatımda tek erkek olduğunuzu düşünmek istersiniz. | Open Subtitles | لعلّك تفضّل أن تظن أنّك الرجل الوحيد في حياتي. | 
| 8 kadının arasında tek erkek benim. | Open Subtitles | أنا الرجل الوحيد في المنزل مع ثمان نساء. | 
| Sana ihtiyacım var, çünkü yalan söylemediğim tek erkek sensin. | Open Subtitles | أنا أحتاجك لأنك الرجل الوحيد .الذي لا أكذب عليه | 
| Çünkü birlikte olmak istediğim tek erkek sensin. | Open Subtitles | لأنني فقط أريد أن أكون بجانبك أنت الرجل الوحيد الذي أريد أن أكون معه | 
| Herbirinin favori dokunuşlarını öğrendin ve herbirini dünyadaki tek erkek olduğuna inandırdın. | Open Subtitles | لكل فرد تعلمتي لمسته, الفريدة المفضلة و سحرتيه ليعتقد بأنه قد كان الرجل الوحيد في الكون؟ | 
| O da bana bu kasabada onu becermesini bilen tek erkek olduğumu söylemişti. | Open Subtitles | واخبرتنى اننى الرجل الوحيد فى المدينه الذى يعرف كيف يمارس الحب | 
| Bunu yapan tek erkek ben değilim. | Open Subtitles | انا لست الرجل الوحيد فى العالم الذى لم يخطىء ابدا | 
| Eşinizin vasiyetine göre tanıdığı tek erkek sizmişsiniz. | Open Subtitles | لقد وضع اسمك فى خانة الاب وايضا يقال انك والدها فى الوصية وايضا تقول انك كنت الرجل الوحيد الذى احبتة فى حياتها | 
| Vasiyettede de aynı şey var.... ve ayrıca sizin hayatındaki tek erkek olduğunuzu söylüyor. | Open Subtitles | وهى تقول نفس الشىء فى الوصيه وهى تقول أيضاً بأنك كنت الرجل الوحيد في حياتها | 
| Burada karşılaşabileceği tek erkek Kaptan Crunch. | Open Subtitles | الرجل الوحيد الذي ستقابله هنا رجل الازمات | 
| Bana dokunan tek erkek sensin. | Open Subtitles | أنت هو الرجل الوحيد الذي لمسني على الإطلاق. | 
| Burada beni becermek istemeyen tek erkek sensin? | Open Subtitles | كيف يمكنك ان تكون الرجل الوحيد في هذه الغرفة الذي لا يريد ان يضاجعني؟ | 
| Tanıdığım tek erkek sensin ve seni hiç öpmedim. | Open Subtitles | أنت الفتى الوحيد الذي أعرف و لم أقبلك من قبل | 
| 50 yıldır o tahta oturup da, gerçekten hak eden tek erkek olabilir. | Open Subtitles | قد كون أول رجل يجلس على ذلك العرش في الخمسين سنة لجدارته | 
| Bu iş ailenin tek erkek evladına düşer. | Open Subtitles | يقع تنفيذ هذا الأمر على عاتق الشاب الوحيد بالعائلة | 
| tek erkek baskındır ve dişilerle çiftleşme yegâne haklarıdır. | Open Subtitles | يسيطر ذكر واحد , و هو الوحيد المسموح له بالتزاوج مع الإناث | 
| Karım ona dokunan tek erkek olduğumu söylemişti. | Open Subtitles | امرآتي العجوز أخبرتْني أنني كُنْتُ الرجلَ الوحيدَ الذي مَسَّها أبداً. | 
| O ay yetimhaneye gelen tek erkek çocuk o. | Open Subtitles | و هو الولد الوحيد الذي دخل دار الأيتام في هذا الشهر |