| Katili kurbana bağlayan tek kanıtı bozduğunu mu? | Open Subtitles | أنك عرضت للكشف الدليل الوحيد الذي يربط القاتل بالضحية ؟ |
| Varlığının tek kanıtı bazı belirsiz kuruntuların hayalinde bıraktığı hasarlardı. | Open Subtitles | ولبعض الذين شاهدوه الدليل الوحيد الذي يدل على وجوده الضرر الذي يلحق بالمكان الذي غادر منه |
| Diyorsunuz ki bu adam, Boden, Openshaw'a karşı tek kanıtı çaldı. | Open Subtitles | تقولان أن هذا الرجل بودن سرق الدليل الوحيد الذي يدين أوبنشو ليساعده |
| - Deneyin tek kanıtı Werth. | Open Subtitles | إنّه الدليل الوحيد على أن تلك التجربة قد حصلت. |
| Baş Hakimin vatan hainliği suçlaması yapılan bir meselede... tek kanıtı yakması çok tuhaf. | Open Subtitles | يا له من غريب هذا القاضى... .. حرق الدليل الوحيد على هذه المؤامرة |
| Orada olduğumun tek kanıtı GPS'imdeki bulanık resmimdi. | TED | الدليل الوحيد الذي لديّ ويثبت بأنني كنت هناك الصورة الباهته لجهاز تحديد المواقع الخاص بي، واداة الملاحة الفضائية الصغيرة. |
| Hayır, Alex'i aklayacak olan tek kanıtı yok ettin. | Open Subtitles | لا، لقد إستبعدت الدليل الوحيد الذي كان موجوداً لتبرئة (أليكس) |
| Ama sen buna ait tek kanıtı yok ettiğine göre-- | Open Subtitles | لكن بما أنّكَ حرقتَ الدليل الوحيد على ذلك... |
| Ama sen buna ait tek kanıtı yok ettiğine göre-- | Open Subtitles | لكن بما أنّكَ حرقتَ الدليل الوحيد على ذلك... |
| İlişkilerinin tek kanıtı oydu. | Open Subtitles | إنه الدليل الوحيد على علاقتهما |
| Tacizin tek kanıtı babalık testidir, ...bu nedenle acil bir babalık testi yaptıracağım. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} الدليل الوحيد على التحرش هو أبوته {\pos(192,220)} لذا سأطلب فحصاًً فورياًً لنبرهن أبوّته , أكملي (كايتلين) {\pos(192,220)} وثانياًً , علينا أن نبرهن أن الهدف من التهم |