| Yani bu iptalden ne sorumluysa tempo nedenselliği ile sıkı bir ilişki içerisinde. | TED | أيا كان المسؤول عن هذا الإلغاء فالأمر مقرون بإحكام مع الإيقاع السببيّ. |
| Fakat müziksel ritim için sabit biçimde tekrar eden bir tempo dizisi yeterli değildir. | TED | ولكن في الإيقاع الموسيقي، فإن سلسلة منتظمًة من نغمات مفردة متكررة ليس كافيًا. |
| Şimdi bu karışık ritim ve tepedeki temel iki tempo hariç her şeyi kaldıralım. | TED | الآن، لنقم بإزالة كل شيء عدا هذا الإيقاع المشترك، والنغمتين الأساسيتين في الأعلى. |
| Ama bu tempo bizim için yeterli değildi. | TED | لكن الوتيرة لم تكن بالسرعة الكافية بالنسبة لنا. |
| İşte bir esas tempo ve karşıt bir kapalı temposu olan iki tempoluk ritim. | TED | هاهنا إيقاع بنغمتين أساسيتين: نغمة رئيسية و نغمة منخفضة معاكسة، |
| Ve beynimiz bütün bu işi, müziği ilk duyduğumuz andan ayağımızla tempo tutmaya başlayana kadar geçen kısacık anda yapıyor. | TED | وتنجز أدمغتنا كل هذه الأعمال بظرف ثانية بين لحظة سماعنا للموسيقى ولحظة بدء التفاعل مع الإيقاع |
| Jüri, güçlü adımlar, düz hatlar ve istikrarlı bir tempo arar. | Open Subtitles | يريد الحكام رؤية قوة الحركات واستقامة الخطوط وتناسق الإيقاع |
| Ne yaparsan yap, ritim her zaman baki kalır; tempo ve müzik ruhu... | TED | مهما فعلت، تبقى الإيقاعات موجودة، سرعة الإيقاع ونبض القلب... |
| Üçüncüşü, tempo değişiklikleri. | TED | وثالثا ، الاختلاف في الإيقاع. |
| tempo işaretini gördün mü? | Open Subtitles | هل ترى علامة سرعة الإيقاع هُناك؟ |
| (Tezahüratlar) Bazı seyircilerin bu şarkıyı bildiğini biliyorum, bu yüzden tempo ve ritmi benim yönlendirmem gerekiyor, sakıncası yoksa, tamam mı? | TED | (هتاف) الآن، أعرفُ أن هناك بعض الحاضرين يعرفون هذه الأغنية. سأحتاج منكم أن تساعدونا في الإيقاع إن كان هذا مناسبًا، تمام؟ |
| - tempo yanlış. Çok hızlı ilerliyor. | Open Subtitles | -سرعة الإيقاع خاطئة، سريع جداً |
| Bu doğru tempo. | Open Subtitles | إنه الإيقاع الصحيح |
| tempo. | Open Subtitles | الإيقاع. الإيقاع. |
| Kendi kuşağının en zarif dansçılarından, uzun adımları, tempo değişiklikleri ve dönüşleri ile ünlü. | TED | واحد من أكثر الراقصين أناقة من أبناء جيله ، اشتهر بخطواته الطويلة ، والتغييرات في الوتيرة و المحاور. |
| O tempo ile Santiago'ya yıl sonunda varırsın. | Open Subtitles | حسنا ، على هذه الوتيرة يجب أن اصل إلى سانتياغو بحلول نهاية العام |
| Esas tempo, kapalı tempo ve ikincil temposu olan üç tempoluk bir ritim. | TED | أو إيقاع بثلاث نغمات، بنغمة رئيسية، ونغمة منخفضة و نغمة ثانوية. |
| Brad, daha kimsenin "Dürtücü" diye tempo tuttuğunu görmedim.. | Open Subtitles | (براد)، لم أسمع أحداً يهتف كعكة الركل'' بعد''. |
| Evet sadece tempo tutuyorum. | Open Subtitles | نعم.. أنا فقط احافظ على اتزانى |
| tempo tutun. | Open Subtitles | تقدموا في الحال تقدموا في الحال |
| tempo, haydi. | Open Subtitles | ( تيمبو ) , هيا بنا |