| Bir de biri onu evinin üzerinde uçarken görüp uzay gemisi sanmış. | Open Subtitles | ورجل رآه يطير حول بيته لكنه ظن أنه مجرد سفينة فضائية رخيصة |
| Hint Okyanusu'nda geceleyin 2,424 metrede uçarken. | TED | يطير في الليل فوق المحيط الهندي بارتفاع 2,424 متر. |
| Doğrusu, uçarken üzerinde garip bir hal geliyor. | Open Subtitles | أتعلم لقد كنت أشعرت بإحساس غريب بينما كان يطير. |
| Kendilerini vücutlarının üstünde uçarken buluyorlar ve aşağıdaki insanlara bakıyorlarmış. | Open Subtitles | ثم تحلق أرواحهم حول أجسادهم وتنظر إلى الناس في الأسفل |
| Onları uçarken gördüm. Manevra kabiliyetlerinden haberdarım. | Open Subtitles | لقد رأيتهم يحلقون بها وأنا قادر على استعمالها |
| Yukarıdakinin tam tersine. uçarken, her şey çok küçük, her şey çok hızlı geçip gidiyor. | Open Subtitles | فأنا أطير وأرى كل شيء صغيراً جداً وكل شيء يمر من أمامي بسرعة |
| Ama uçarken ki çok uçarım.. | Open Subtitles | لكن عندما أحلّق وهذا يحدث كثيرًا، |
| Keşif uçuşu için pilotlar silahsız uçarken bu adam uçağına silah monte etmişti. | Open Subtitles | عندما كانوا يطيرون غير مسلحين في مهمة مناورات كان يضع بندقية على طائرته |
| Bizim arabamız damalı bayrağa doğru uçarken sizinki kaza yapıp yandı. | Open Subtitles | مثلما طارت سيّارتنا إلى خط النهاية، وأنتم تحطّمتم وإحترقتم يا رفاق. |
| O uçarken, korktuğum tek an buydu. | Open Subtitles | كان الوقت الوحيد الذي أخشاه عندما كان يطير |
| Ben de uğradım. Oğlumu uçarken görmek istemez miydim? | Open Subtitles | كذلك أنا تعتقد أنّني لا أريد أن أري إبني يطير ؟ |
| Artı, bazen ona elbise giydirip peleriniyle odanın bir ucundan diğer ucuna uçarken videoya çekiyoruz. | Open Subtitles | وبدأنا في إطعامه ، بالاضافة الي ذلك في بعض الاحيان ، نُلبسه الملابس وعمل فيديوهات عنه و هو يرتدِ عباءة و يطير في الغرفة |
| Etrafta bu kadar arı uçarken yok. | Open Subtitles | لم يعد هناك مع كل هذا النحل يطير في الانحاء |
| En inanılmaz numarayı o yaptı. Bir yönde uçarken diğer yönden çıkıyordu. | Open Subtitles | لقد قام بأكثر الحيّل روعة على الإطلاق لقد كان يطير في إتجاه، ويظهر في الإتجاه الآخر. |
| Çocuk uçurtmaya ulaşmaya çalışır ayağı pencereye takılıp düşer tenteden seker, mutlak ölüme doğru havada uçarken, mucizevi bir şekilde üstsüz Matthew McConaughey tarafından yakalanır. | Open Subtitles | الطفل يصل إلى الطائرة الورقية ,. ليهوي من النافذة. بالارتداد السقيفة ، يطير في الهواء,. |
| Satürn'ün altından uçarken, Satürn onu kütleçekimsel olarak yakalıyor ve güneş sisteminin dışına fırlatıyor. Eğer devam ettirirsem, Voyager-1'in böyle uçtuğunu görebilirsiniz. | TED | الآن، ما يحدث هو، وهو يحلق تحت زحل، يجتذبه زحل ويدفعه صعودا وخارج النظام الشمسي، ولذا إن واصلت على نفس المنوال، يمكنك أن ترى فوياجر 1 يطير هكذا. |
| "Seni Hadleyberg'in üstünde uçarken gördüm ve karşılaşmak istemedim. | Open Subtitles | لقد رأيتك وانت تحلق فوق هادلىبورج و لم أكن أريد أن أقابلك |
| - Oh, tanrım! Buralarda uçarken gördüğüm o uçakla mı geldiniz? | Open Subtitles | هـل أتيت في تلك الطـائرة التي كـانت تحلق بالجوار؟ |
| O şeyleri uçarken gördüm ve manevra kabiliyetlerini iyi biliyorum. | Open Subtitles | لقد رأيتهم يحلقون بها وأنا قادر على استعمالها |
| uçarken her şey çok süperdi! .. | Open Subtitles | لقد كان الأمر رائعاً جداً عندما كنت أطير |
| Bir gün Placid Gölü'nün üzerinde uçarken yardımcı pilotum beni kanat üzerinde yürüyerek atlamam için cesaret verdi. | Open Subtitles | كنت... كنت أحلّق فوق بحيرة بلاسيّد ذات يوم، وتحدّاني مساعدي أنْ أسير على الجناح واقفز. |
| uçarken havada titreşim yayarlar. | Open Subtitles | فهم يصنعون إضطراب فى الهواء بينما يطيرون خلاله |
| Oyun sayesinde, annemi uçarken de görmüştüm. | Open Subtitles | تلك الام طارت شكرا للعبة ابتعدت عن الموضوع |
| Manuel uçarken eğer dünyayı pencerede tutabilirsek, Artı işaretini tam ayırım noktasına oturtursak. | Open Subtitles | إذا استطعنا إبقاء الأرض في نافذتنا أثناء التحليق اليدوي |
| Kapa gözlerini ve kendini bu "şeyttirdiğimin" video oyun dükkanının diğer köşesine uçarken hayal et. | Open Subtitles | اغمض عيناك وتخيل نفسك وأنت تطير وسط محل أفلام الفيديو لعين.. لأن هذا على وشك التحقيق |
| Yukarıda uçarken birinin beni yere inmem için çağırdığını duydum. | Open Subtitles | كنا نطير , و سمعت شيئاً يناديني و يطلب من الهبوط |
| Aslında bununla uçarken kanat yapısını bir nevi yakmış oluyoruz. | TED | وسنكون بذلك كمن يحرق الهواء المحيط بالطائرة إذ نحلق خلاله. |
| Laboratuvarımda otonom hava robotları geliştiriyoruz, burada uçarken gördüğünüz gibi. | TED | في مختبري، نحن نبني روبوتات جوية مستقلة مثل الذي ترونه يحلق هنا. |