| Hırs ve tutkuların seni yemiş bitirmiş. Kimseye değer vermezsin sen. Beni umursadığın yok. | Open Subtitles | أنتِ مغرورة يأكلها الطموح أنتِ لا تهتمين بشأني | 
| Seni İşçi Bayramı'nda, bu kadar umursadığın kameraların önünde öldüreceğim. | Open Subtitles | سأقتلك في يوم عيد العمل أمام كل الكاميرات اللعينة التي تهتمين جداً لأمرها | 
| Tek umursadığın kendinsin ve lanet olası bir rockstar olmaya çalışıyorsun. | Open Subtitles | مل ما تهتم به هو نفسك وتُحاول أن تبرز كنجم لامع | 
| Senin umursadığın tek genç dudağından bir dolar bahşiş alabilmek için striptiz direğinden kayandır. | Open Subtitles | الصغير الوحيد الذي تهتم به هو الذي ينزلق عمود ليمسك سندات الدولارات من فمك | 
| Bu hastayı kurtarabiliriz ama senin tek umursadığın cevabını almak. | Open Subtitles | يمكننا إنقاذ هذه المريضة لكنّ كلّ ما يهمّك هو حصولك على الإجابة | 
| Beni umursadığın için verdiğine inanacağımı bir an bile düşünme. | Open Subtitles | لا تفكّرنّ للحظة أنّي سأصدّق أنّ السبب هو اهتمامك لأمري | 
| Beni, Tom'u ya da Rebecca'yı umursadığın için gelmedin buraya. | Open Subtitles | أنتَ لستَ هنا لأنك تكترثُ إلي (أو بشأن (ريبيكا) أو (توم | 
| Onları kucağına aldığında bu çocukları da diğerlerini umursadığın kadar çok umursayacaksın. | Open Subtitles | .. عندما تحملينهما بين ذراعيكِ .. سوف تهتمين لأمر هذين الطفلين مثلهما مثل أخوتهما | 
| Tek umursadığın popüler insanların seni sevip sevmediği. | Open Subtitles | كل ما تهتمين به هو الحصول على أناسٍ رائعين مثلكِ. | 
| Bana cinayet komplosu kuruldu ve şimdi canımız uğruna kaçıyoruz ama senin tek umursadığın, bir İranlı kabine bakanının... | Open Subtitles | لقد تم إتهامي بجريمة قتل و الآن نحن نهرب للنجاة بحياتنا و لكن كل ما تهتمين لأمره هو العثور على أمير | 
| Tek umursadığın o trende olan kişiyi kurtarmaktı. | Open Subtitles | وهذا يدل علي ان هناك شخص علي متن القطار تهتمين لشانه | 
| Tek umursadığın şey kariyerin ve seks hayatındı. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي كنت تهتم به هو مهنتك و حياتك الجنسية .. | 
| umursadığın tek zamanın, Bobby, zaman öldürmek olduğunu sanırdım. | Open Subtitles | حسبت أن الوقت الوحيد الذي تهتم به هو وقت التعويض يا "بوبي" | 
| Tek umursadığın kişi, kendinsin. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي تهتم به هو نفسك | 
| Kızının acı çekmesi umurunda değil tek umursadığın onun sana söylememesi ve senin fark etmemiş olman. | Open Subtitles | أنتِ لم تهتمّي لمعاناة ابنتكِ كل ما يهمّك هو أنّها لم تخبركِ ، وأنتِ لم تنتبهي لذلك | 
| ben de umursadığın her şeye saldırırım. | Open Subtitles | سأواصل تدمير كلّ ما يهمّك أمره و أؤذي كلّ الذين تحبّينهم... | 
| Hayır. Tek umursadığın şey Konstantine Kovar'ı öldürmekti. | Open Subtitles | {\pos(190,200)}كلّا، لم يهمّك إلّا قتل (كونستانتين كوفار) | 
| Şu yıllarda beni umursadığın için teşekkür ederim. | Open Subtitles | شكرا على اهتمامك بى كل هذه السنوات | 
| - Bence tek umursadığın şey o. | Open Subtitles | أعتقد بأنه كان هذا جل اهتمامك | 
| umursadığın için teşekkürler ama almayayım. | Open Subtitles | ...لذا شكراً على اهتمامك لكن لا، شكراً | 
| Beni, Tom'u ya da Rebecca'yı umursadığın için gelmedin buraya. | Open Subtitles | أنتَ لستَ هنا لأنك تكترثُ إلي (أو بشأن (ريبيكا) أو (توم | 
| Tüm umursadığın o aptal filmdi. | Open Subtitles | كل ما اهتممت به هو فيلمك السخيف | 
| Şimdi sandalyade umursadığın biri var. | Open Subtitles | الآن هناك شخص في الكرسي تكترثين لأمره |