| Eğer utancı bir Petri kabına koyarsanız, üssel olarak büyümesi için üç şey gerekir: gizlilik, sessizlik ve yargılama. | TED | إذا وضع العار في صحن الإختبار، فإنه يلزمه ثلاثة أشياء لينمو بشكل متسارع: التكتم، السكوت والحكم المسبق. |
| Ama aynı miktar utancı bir Petri kabına koyup üstüne empati dökerseniz hayatta kalamaz. | TED | إذا وضعت نفس الكمية من العار في صحن الإختبار مع جرعة من التعاطف، فإنه لايمكنها النمو. |
| Uyku, arkadaşımın oyununa katılmam neticesinde tüm gece boyu yaşadığım utancı gidermemişti. | Open Subtitles | النوم لم يُبدّد العار الذي شعرت به طوال المساء لأنّي شاركت صديقي في لعبته. |
| Yani hayatımda utancı tecrübe ettiğim herhangi bir şey oluyorsa, ne kadar korkutucu olursa olsun, direkt muhatap oluyorum -- hatta bazen açıkça yapıyorum. | TED | لذلك، إن كان هناك شيء أشعرُ أنه عار في حياتي، أقوم بالغوص فيه على الفور، مهما كان مخيفًا، وبعض الأحيان، حتى علنًا. |
| Çünkü bizi görselerdi onların utancı olacaktık. | Open Subtitles | ، لأن إن كانوا يروننا فسنصبح عار بالنسبة لهم |
| İki şey var: utancı defet ve sessizliğe son ver. | TED | عليكم بشيئين: تخلصوا من الإحراج وضعوا حدا لصمتكم |
| Tavandan düşmesi ise yaralarına bir de utancı eklemiş. | Open Subtitles | سقوطه من السقف أضاف الإهانة لجروحه 45 00: 03: 34,155 |
| Sizde veya sevdiğiniz birinde para utancı varsa şöyle görünür: | TED | وهذا ما تبدو عليه أنت أو شخص ممن تحبونهم عندما يكون لديكم الخجل من المال. |
| Çok önemli değil, sadece Amerika'nın ulusal utancı hakkında. | Open Subtitles | Uh، لا شيء مهمَ، فقط حول خزي أمريكا الوطني. |
| Ve sonra annemin hüznü... parasızlığı, utancı hakkında. | Open Subtitles | وعن ذلك عن حزن والدتي عن قلّة المال، عن العار |
| Oh, kutup ayılarının utancı sudan korkmaktır. | Open Subtitles | يالك من دب قطبى تجلب العار , أهناك دب يخاف الماء |
| O zaman bu utancı defetmek için, ölüme benzer bir şeyi göze alabilirsin. | Open Subtitles | فمن المحتمل قيامك بما يشبه الموت لإبعاد هذا العار |
| Bu utancı hak edecek kadar çok mu nefret ediyorsun isminden? | Open Subtitles | هل تكره أسمك بهذه الدرجة لتجلب ذلك العار ؟ |
| Eğer aranızda sözlendiyseniz, o zaman Kral'la evliliğiniz geçersiz sayılır ve bu utancı taşırsınız ama en azından, bedelini canınızla ödemezsiniz. | Open Subtitles | إذا كان هناك عقد إذا فزواجك من الملك سيكون غير صالح يمكن أن تواجهين العار |
| Çünkü bizi görselerdi onların utancı olacaktık. | Open Subtitles | ، لأن إن كانوا يروننا فسنصبح عار بالنسبة لهم |
| ...saç ise *seksten sonra dağınık hale gelmiş ve dünün kıyafetlerinin her yerine bugünün utancı var. | Open Subtitles | الشعر في حالة فوضى و فستان البارحة عليه عار اليوم |
| "Barış için" mi dedin yoksa göbek bağın tarafından yönlendirilmenin "utancı" ile mi? | Open Subtitles | هل قلت،"فى سلام" أم فى "عار تام" بعد أن قمت بسرقتي ولذت بالفرار؟ |
| Kültürle ilgili bir şey. utancı ya da güvensizliği ifade eder. | Open Subtitles | إنّها مسألة ثقافيّة، ذلك يعبّر عن الإحراج أو انعدام الأمان |
| Eğer İmparator seni görevden almak için geldiyse halefinin saygınlığını kazanmaya çalışarak bu utancı engellemeliyiz. | Open Subtitles | اذا اتى الإمبراطور لإزالتك فيجب علينا تجنب الإهانة من خلال زراعة رغبة حسنة مع حلفائه |
| Para utancı zincirini kırabileceğimizi biliyorum, çünkü ben başardım. | TED | أعلم أننا نستطيع التحرر من قبضة الخجل من المال، لأني فعلت. |
| O şeytan benim kocamın bir utancı. | Open Subtitles | أنه ليس خزي أنها لعنه |
| utancı deneyimlemeyen kişilerin bağlılık veya empati kapasitesi olmadığına neredeyse eminiz. | TED | نحن متأكدون بأن من لا يشعر بالعار هم أولئك الذين ليس لديهم السعة لتكوين الروابط والعواطف. |
| utancı farklı olmasıymış. | Open Subtitles | عاره العظيم أنه كان مختلفاً |
| Hayranlık duyduğumuz insanlarla, bu odada olmayı gerçekten hak ettiğimize inanmıyor olmanın utancı. | TED | إنه الخزي من عدم اعتقادنا بأننا نستحق الجلوس في نفس الغرفة مع الأشخاص الذين نعجب بهم. |