| Mimarlar daha çevreci, daha akıllı ve daha rahat binaları yapmayı zaten biliyorlar. | TED | يعرف المهندسون مسبقا كيف يبنون بنايات صديقة للبيئة أكثر ذكاء وأسهل في الاستخدام. |
| Biz bu yapay zekâyı alıyoruz ve daha da akıllı hale getiriyoruz. | TED | وما نقوم به هو أخذ ذلك الذكاء الاصطناعي ونجعله أكثر فأكثر ذكاء. |
| Bunlar yasal konular ve daha da önemlisi bu sadece kaba taslak. | Open Subtitles | هذا غير قانوني، والأهم من ذلك أنه ليس من التهذيب في شيء |
| Betsy sırılsıklam aşıktır ve daha mutlu olduğunu hiç hissetmemiştir. | TED | بيتسي مغرمة جداً، و لم تشعر سابقا بمثل هذه السعادة. |
| Teknolojinin kolaylaşması ve daha ulaşılabilir hâle gelmesi gerçeği iş gücünün keyfi ne isterse onu yapmasını serbest kılıyor. | TED | وحقيقة أن التكنولوجيا تصبح أسهل وفي متناول اليد فإن ذلك يحرر المزيد من القوى العاملة لدراسة أي شيء يرضيهم. |
| Aslında, kızlar genellikle ergenliğe kadar daha güçlü ve daha olgundur. | TED | في الحقيقة، الفتيات هنّ أكثر قوة حتى سن البلوغ، وأكثر نضجًا. |
| Biz, insan ailesinin bir araya gelip bize zarar vermek isteyenlerden daha net ve daha güçlü bir mesaj gönderebileceğini kanıtladık. | TED | لقد أثبتنا أن بني البشر يمكن أن يتحدوا سويًا ويبعثوا رسالة أكثر إشراقًا وتأثيرًا من الأصوات التي تريد إلحاق الضرر بنا. |
| Üstelik, yazlar gittikçe ısınıyor, gittikçe kuraklaşıyor ve daha rüzgarlı geçiyor. | TED | وأكثر من ذلك، الصيف يصبح أكثر سخونة وأكثر جفافاً وأكثر رياحاً |
| ve daha çok insan bu işle uğraşmaya başladı, önceden tanımadığımız insanlar. | TED | وشارك أناس أكثر وأكثر في هذا، معظمهم لم يلتقوا بتاتاً من قبل. |
| Ya da daha güzel ve daha az seksi bir şey? | Open Subtitles | لماذا لا تذهب أكثر من ذلك بقليل الراقي وأقل قابلة للاشتعال؟ |
| Berrak olanlar, olmayanlardan daha gerçekçi ve daha az tuhaftır. | Open Subtitles | فهي أكثر واقعية و أقل غرابة من الأحلام الغير شفافة |
| ve daha da önemlisi, hasta olduğumdan beri onlarla konuşmadım. | Open Subtitles | والأهم من ذلك، أني لم أخاطبهما منذ أن كنت مريضة. |
| Yemek şirketiyle bu harika yemeği planladık ve daha bir parça bile yemedik. | Open Subtitles | خططنا لهذه الوجبة الرائعة مع مزود الطعام و لم نأكل منها ولا قضمة |
| Hiçbir zaman iç maddeye dokunmuyorlar. Daha ve daha çok ortak evrim. | TED | إنها لا تتطرق للمسائل الداخلية مطلقاً. هناك المزيد والمزيد من مصاحبات التطور. |
| Geçmişte evren çok daha yoğundu, ve daha da sıcaktı. | TED | في الماضي، كان الكون أكبر كثافة، و كان أيضا أسخن. |
| Obama bu tarz fikir ve oluşumların ilerleyebilmesi için Amerika bütçesinden 300 milyon dolar ayrılmasını önerdi, ve daha birçok başka ülke ciddi düzeyde ilgi göstermeye başladı. | TED | وقد اقترح أوباما 300 مليون دولار في ميزانية الولايات المتحدة لهذه الأنواع من الأفكار وهياكل للتحرك إلى الأمام، والكثير من البلدان الأخرى ومما يدل على اهتمام كبير. |
| Ahlaksızca, sorumsuzca, ve daha da kötüsü ırkçı bir hareketti. | Open Subtitles | إنّه غير أخلاقي، و غير مسؤول، والأسوأ من ذلك، إنها عُنصريّة، |
| ve daha sonra, ona Moss Hart hakkında konuşurken, dedim ki,... ...tanıştığınız zaman onun kim olduğunu biliyor muydunuz, | TED | ومن ثم قلت أنا، آه، لقد كانت تتحدث عن موس هارت، تعلمين، عندما قابلتيه كنت قد عرفتي أنه هو، |
| Her biri bir öncekinden daha taze ve daha zekice. | Open Subtitles | برنامج رائع بعد الآخر كل واحد أجدد وأفضل من السابق |
| sosyal statü ve daha önemlisi yaşın, hiçbir öneminin olmadığı kardeşlikten. | Open Subtitles | حيث الحاله الإجتماعيه والأكثر أهميَّةً، العُمر، .لَيْسَ لهُ صلة مطلقاً نعم؟ |
| Görevimiz daha fazla ve daha fazla insanı bu çalışmaya dahil etmek. | TED | مهمتنا اليوم هو إشراك العديد والعديد من الناس في هذا العمل. |
| ve daha sonra mortgage'inin küçük kiralık gecekondusu için ödediği şeye denkleştiriyor. | TED | وبعد ذلك يقومون بمقارنة رهنها مع ما دفعته في الإيجار لبيتها من الصفيح. |
| Böylece, parçacıklar yakınlaşır ve daha çok çarpışma meydana gelir. | TED | وسوف تحدث الاصطدامات اكثر وكثرة تلك الاصطدامات تعني رفع احتمالية |