| Britanya'daki kuzey ve Güney sağlığı arasındaki birçok farklılığın olası açıklaması olduğunu düşünüyoruz. | TED | نعتقد إنها ربما تفسرالكثيرعن الفجوة الصحية ما بين الشمال والجنوب داخل بريطانيا، أنها ذات أهمية بالنسبة لنا. |
| Ayrıca, Kuzey Kore ve Güney Kore arasında büyük bir boşluk olduğunu fark ettim. | TED | وأدركت أيضاً مدى إتساع الفجوة بين الشمال والجنوب |
| Program ayrıca tüm insanlık için ucuz sağlık hizmeti çözümleri yaratmak için Kuzey'den ve Güney'den yenilikçileri bir araya getirmeye çalışıyor. | TED | وهي تحاول أيضا للجمع بين المبتكرين من الشمال والجنوب للمشاركة بخلق حلول رعاية صحية بأسعار معقولة للبشرية جمعاء. |
| Doğu ve Güney grubu saldırı için hazır olun! | Open Subtitles | محاصرة الهدف فريق الشرق والجنوب استعد للاقتحام والمداهمة |
| Bu savaş durmalı. Kuzey ve Güney birleşik kalmalı. | Open Subtitles | يجب أن تتوقف هذه الحرب ويجب أن يتحد الشمال والجنوب |
| Bu savaş bitmeli. Kuzey ve Güney birbirine bağlanmalı. | Open Subtitles | يجب أن تتوقف هذه الحرب ويجب أن يتحد الشمال والجنوب |
| Manyetik alan kuşakları Kuzey ve Güney kutuplardan çıktığı için güneş fırtınalarının enerjisi o bölgelere kolayca girebilmektedir. | Open Subtitles | خطوط المجال المغناطيسي تخرج من قطبي الشمال والجنوب ولذلك فإن طاقة العواصف الشمسية تخترق تلك المنطقة بسهولة |
| Görevimiz, Kuzey ve Güney arasında yapılacak zirveyi engellemek. | Open Subtitles | مهمتنا هي عرقلة اجتماع القمة المقام بين الشمال والجنوب |
| Kuzey ve Güney tarafları toplantının en başarılı şekilde yapılması için bir komitede bir araya geldiler. | Open Subtitles | اجتمعت معسكرات الشمال والجنوب معاً لتشكيل لجنة لرؤية القمة تعبر بنجاح |
| Bu şekilde Kuzey ve Güney arasında bir savaş başlatacak. | Open Subtitles | و أيضاً إنه يستعد لبدء حرب بين الشمال والجنوب |
| Amacım, nükleer bomba tehdidini kullanıp Kuzey ve Güney arasında yapılacak olan zirveyi engellemekti. | Open Subtitles | لقد كان مخططي هو أن استخدم القنبلة النووية للتهديد لإيقاف حدوث مؤتمر قمة الشمال والجنوب |
| Kuzey ve Güney teraslara keskin nişancı çıksın. | Open Subtitles | القناصة على اسطح المنازل في الشمال والجنوب |
| Kuzey ve Güney Kharun sınırında çatışma çıkmış. | Open Subtitles | اشتعلت المعارك على الحدود بين الشمال والجنوب |
| Böyle ihtilaflı zamanlarda bile ağız birliği etmişçesine Kuzey ve Güney. | Open Subtitles | حتى في الأوقات الخلافية , في هذه النقطة الجميع يوافق , الشمال والجنوب |
| Kuzey ve Güney'deki beyaz erkek ve kadınlarda köleliği hoş görmeleriyle köreldi, işe yaramaz hale geldi. | Open Subtitles | قد أصبحت متحجرة داخل الرجال والنساء البيض في الشمال والجنوب والتغاضي الذي لا جدوى منه عن شر العبودية |
| Ama söz veririm ki Unalq ve Güney'le konuşup diplomatik bir çözüm bulacağım. | Open Subtitles | لكنني اعدك ِ بأنني سأعمل مع أونولاك والجنوب لحل دبلوماسي |
| Onu açtığın zaman, ruhlar ve insanlar Kuzey ve Güney arasında saniyeler içinde özgürce gidip gelebilecekler. | Open Subtitles | بمجرد فتحها , الأرواح والبشر سيكونوا قادرين على الأنتقال بحرية بين الشمال والجنوب بغضون ثواني |
| Batı ve Güney Batı'da 16 hücre evleri olduğu saptanmış. | Open Subtitles | تأكدنا من وجود 16 خلية في الغرب والجنوب الغربي |
| Kuzey ve Güney. Tam bir anarşi. Evet ama yine de acımasız ulus devletlerinde göreceli kararlılık bulabiliyorsunuz. | Open Subtitles | الفوضى في الشمال والجنوب وأجل ما زال بإمكانك العثور على استقرار نسبي |
| Sonraki aylarda, ordu Japon-Amerikalıları Batı ve Güney'in ıssız bölgelerindeki uzun dönemli kamplara yerleştirdi. Aki ve ailesi, Idaho'nun güneyindeki Minidoka'ya taşıdı. | TED | بعد عدة أشهر، نقلهم الجيش إلى معسكرات دائمة لأماكن معزولة في الغرب والجنوب انتقلت آكي وعائلتها إلي مينيدوكا جنوب إيداهو |