Bu servislere ihtiyacımız var ve intihar hiçbir şekilde ayrım yapmıyor. | TED | نحن بحاجة إلى تلك الخدمات، والانتحار لا يميزُ أحدًا. |
Araştırma sonucunda, eşcinsel karşıtı toplumlardaki eşcinsellerin kalp hastalıkları ve şiddet ve intihar oranlarının yüksek olduğunu ortaya koydu. | TED | وجدت الدراسة أن لدى اللوطيين في المجتمعات المعادية للشذوذ الجنسي معدلات أعلى لأمراض القلب والعنف والانتحار. |
Ancak, sevgi yeterli değil ve intihar yaygın bir şey. | TED | ولكن الحب لا يكفي، والانتحار هو السائد. |
Bildiğimiz şey şu ki depresyon tedavi edilebilir ve intihar önlenebilir. | TED | لكن هناك شيء واحد نعرفه أنه يمكننا معالجة الاكتئاب وتجنب الانتحار. |
...neden cezalandırılması gerektiğini sormuş ve intihar etmeyi reddetmiş. | Open Subtitles | ويسأل لماذا يجب أن يعاقب، ويرفض أن يقدم على الانتحار |
Bilimsel topluluktan kovulan bir adam... psikiyatrik tedavi altında ve intihar eden birinden... | Open Subtitles | الرجل الذي منع من المجتمع العلمي... وخضع لعلاج نفسي، وانتحر... |
Bu onurlu bir katliam mı? ve intihar tek seçeneğimiz mi? | Open Subtitles | هل هذا القتل والإنتحار رفيع المستوى هو خيارنا الوحيد؟ |
Bana depresyondan, endişeden, uykusuzluktan ve intihar eğilimlerinden bahsettiler. | TED | تحدثوا معي حول الاكتئاب، والقلق والأرق والأفكار الانتحارية. |
Kuran'da masumları öldürenler ve intihar edenlere yer yok. | Open Subtitles | لا وجود لقتل الأبرياء والانتحار في القرآن. |
Seni buraya getiren teknoloji aynı zamanda bir cinayet ve intihar sahnesi yapmak için müthiş zor. | Open Subtitles | التكنولوجيا التي أوصلتك إلى هنا أيضا تجعل من الصعب تلفيق جريمة قتل، والانتحار |
İkinci kriz katliamdan 6 yıl sonra oldu. İlk defa bir konferansta cinayetler ve intihar hakkında konuşmak için hazırlanıyordum. | TED | الجولة الثانية بدأت بعد ست سنوات من إطلاق النار، عندما كنت أستعد للتحدث علنًا عن القتل والانتحار للمرة الأولى في أحد المؤتمرات. |
Ergen uyku yetersizliğinin sonuçları ergenlik döneminde maalesef uçuşa geçen birçok akıl hastalığına neden olarak sınıfın çok ötesine geçer. Madde kullanımı, depresyon ve intihar da buna dâhil. | TED | لكن نتائج نقص النوم لدى المراهق يتخطى حدود الفصل ليساهم للأسف في خلق العديد من المشاكل النفسية التي تزداد الى حد كبير خلال المراهقة، بما فيها استعمال المواد الممنوعة والاكتئاب والانتحار. |
Sandy ve Katrina Kasırgası gibi ekstrem hava olayları sonrasında TSSB'nin ve intihar eğiliminin arttığını görüyoruz. | TED | رأينا مؤخرًا وبكثرة بعد ظواهر مناخية شديدة مثل إعصاري ساندي وكاترينا أعداد متزايدة من حالات اضطراب ما بعد الصدمة والانتحار |
Maalesef psikolojik hastalığa sahip olma ve intihar etme oranları da daha yüksek. | TED | ومع الأسف، يشكّلون أعلى معدلات الذُهان (الأمراض العقلية) والانتحار. |
Aşırı doz ve intihar girişimi nedeniyle hastanelik olmuş. | Open Subtitles | هذا الرجلِ أُدخلَ المستشفى للجُرَع الزائدةِ وحاولَ الانتحار. |
Hiçbir şey işe yaramıyordu, ve intihar ciddi bir şey olduğundan beri bir uzmana başvurmamız gerektiği düşündüm. | Open Subtitles | لم يفلح شيئ وبما أن الانتحار كان أمراً جاداً |
İntihar gibi gözükmesini ben sağladım ve intihar mektubunu da ben yazdım. | Open Subtitles | أنا جعلت الأمر يظهر كأنه انتتحار و أنا كتبت رسالة الانتحار |
Bakanlık sekreteri cinnet geçirdi ve intihar etti. | Open Subtitles | سكرتير الوزير أٌصيب بانهيار عصبي وانتحر |
Bu onurlu bir katliam mı? ve intihar tek seçeneğimiz mi? | Open Subtitles | هل هذا القتل والإنتحار رفيع المستوى هو خيارنا الوحيد؟ |
Biz burada fantezi satıyoruz, ve intihar seksi bir şey değil. | Open Subtitles | نبيعُ نحن الأشياء الرائعة، والإنتحار ليس ضمنها |
Karaciğer zehirlenmesi, 20 kilo üzerinde kilo alımı ve intihar eğilimi bunlardan birkaçı. | TED | تتضمن تسمم الكبد، زيادة الوزن أكثر من 50 باوند، والنزعة الانتحارية. |