| Biz hâlâ açgözlülük, kin ve kıskançlık yüzünden cinayet işliyoruz. | Open Subtitles | مازلنا نرتكب جرائم بسبب الطمع , الضغينة والغيرة |
| Neden güzelliği ona verdin bana sadece acı ve kıskançlık bıraktın? | Open Subtitles | لماذا أعطها والدي الجمال وترك لي المرارة والغيرة فقط؟ |
| Bu hikayede, ben "Yüzüklerin Efendisi"ndeki Viggo Mortensen'im ve kıskançlık kılıcıma karşı güçsüz kalıyor. | Open Subtitles | في هذه القصة, أنا فيغو مورتينسن في سيد الخواتم والغيرة لا قدرة لها أمام سيفي |
| Ayrıca tuhaf davranmanı ve kıskançlık göstermeni istemiyorum. | Open Subtitles | وبالاضافة الى أنني لا أريدك أن تشعري بالغرابة والغيرة |
| Kötü beslenme, nefret ve kıskançlık kokusu alıyorum. | Open Subtitles | إنني أشم رائحة طعام سيء، ورائحة الكراهية والحسد. |
| İhanet ve kıskançlık üzerine, maalesef klasik bir hikaye. | Open Subtitles | بها الخيانة والغيرة رغم التقاليد المحزنة |
| ve kıskançlık da arzuyu beraberinde getirir. | Open Subtitles | والغيرة تجعلني أحبك أكثر وأكثر |
| ve kıskançlık seni deli edecek. | Open Subtitles | والغيرة ستقودك إلى الجنون |
| Hepsi açgözlülük ve kıskançlık yüzündenmiş. | Open Subtitles | كله بسبب الطمع والغيرة |
| Evet, içinde sakladığın öfke ve kıskançlık duygusu ile beraber. | Open Subtitles | نعم,مع ظلال لطيفة من الغضب المكبوت والحسد |
| İroni ve kıskançlık sana yakışmıyor. | Open Subtitles | التهكم والحسد ليسا من مستواك |
| ve kıskançlık. | Open Subtitles | والحسد |