| İnkâr, öfke, pazarlık depresyon ve kabullenme. | Open Subtitles | إنكار، والغضب, المساومة الاكتئاب، والقبول | 
| İnkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. | Open Subtitles | إنكار، والغضب، والمساومة، والاكتئاب والقبول 700 00: 42: | 
| inkar, kızgınlık, pazarlık depresyon ve kabullenme. | Open Subtitles | الإنكار، الغضب، المساومة، والاكتئاب، والقبول. | 
| Sadece oraya uzandı ve gözlerine baktığımda, iç huzuru ve kabullenme halini gördüm. | TED | هو ببساطة رجع للخلف و بينما انظر في عينيه رأيت سلام داخلي و قبول | 
| Ve şunun farkına vardım; durum ne olursa olsun genellikle huzur ve kabullenme ile karşılaştım. Küçücük şeyler, minicik anlar bu dünyaya getirdiğin zerre kadar şey, size hayatınızın son anlarında huzuru sağlıyor. | TED | ادركت انه بغض النظر عن الظروف انه عامة يقابل بسلام و قبول انه تلك الاشياء الصغيرة اللحظات الصغيرة الاشياء الصغيرة التي احضرتها للعالم هي التي تمنحك السلام في هذة اللحظات الاخيرة | 
| Bu, bir güven ve kabullenme seviyesini gösterir. | Open Subtitles | وهذا يشير إلى مستوى من الثقة والقبول | 
| Tövbe ve kabullenme. | Open Subtitles | التوبة والقبول. | 
| Herkes, açık görüşlülük ve kabullenme konusunda vaaz veriyor ve şimdi de milyonlarca kahrolası göçmen sınırötesinden geliyor. | Open Subtitles | الجميع يشجع على الانفتاح والقبول والأن أصبح لدينا مليون مهاجر سخيف الذين يأتون عبر الحدود ! | 
| Medyada genelde iyi bir şekilde göstermediğimiz bir taraftan gelen, barış, tolerans ve kabullenme için evrensel bir çağrıydı. | TED | "لقد كانت دعوة عالمية للسلام، التسامح، والقبول أتت من ذلك الجانب الذي عادةً لا نقوم فيه بالتصوير بطريقة جيدة في الإعلام . |