| Eminim ki, yalın ayak olsaydın, yağın içinde ayağın kayabilirdi. | Open Subtitles | بالتأكيد , فلو كنت عارية القدمين فلربما تنزلقين من الزيت |
| "Asla kızgın yağın ve hamurun içinde banyo yapma"? | Open Subtitles | لا تستحم أبداً في الزيت الحار و البسكويك ؟ |
| İnancın mucizesi.Ne olursa olsun yağın yanacağının inancı. | Open Subtitles | .انهامعجزةالايمان. أن الزيت سيشتعل مهما كان |
| İşin sırrı, yağın sıcaklığını kontrol etmekte yatıyor. | Open Subtitles | النقطة المهمة هى التحكم بدرجة حرارة زيت القلى |
| Biliyorsun, pek çok klasik araba koleksiyoncusu, araçlarında orijinal yağın bulunmasını istiyor. | Open Subtitles | تعرف، الكثير من هواة جمع السيارات الكلاسيكية يستعملون زيت مُصمم خصيصاً لسياراتهم القديمة. |
| Öte yandan pankek karışımının içindeki yağın yarısından fazlası doymuş veya trans yağdır. | TED | وفي المقابل، أكثر من نصف الدهون في خليط البان كيك هي إما دهون مشبعة أو متحولة |
| yağın akışını kesmek kaleyi karanlığa boğacaktır. | Open Subtitles | منع وصول الزيت اليهم،سوف يتسسب فى بقائهم بظلام.. |
| Mitralyözün, yağın, sisin ve napalmın var. | Open Subtitles | لديك الأسلحة , الزيت , الدخان و القنبلة هنا |
| Cinayet aletinin üzerinde, atlarınızda kullandığınız yağın aynısından vardı. | Open Subtitles | يوجد عليه نفس الزيت الذي تستعمله على حصانك |
| Onları biraz yağın içine attım birkaç diş sarımsak ve kırmızı biber. | Open Subtitles | ورميتهم في بعض الزيت مع بعض القرنفل والفلفل الحار |
| İkinizin gidip yağın geri dönüştürüldüğü yeri bulmanızı istiyorum. | Open Subtitles | أريد منكما أنتما الاثنان العوده و إيجاد أين يتم إعادة إستخدام هذا الزيت |
| yağın ançuezlerle ne ilgisi var? | Open Subtitles | و ما علاقة الزيت بسمك الآنشوفي ؟ |
| Görünüşe göre yağın tükeniyor, oduncu. | Open Subtitles | يبدو بأن الزيت ينفذ منك , أيها الحطاب |
| Kazanın içindeki yağın ısı derecesi. | Open Subtitles | إنها درجة حرارة الزيت في الغلاية |
| yağın içine fare mi düşmüş yine? Çünkü geçen sefer- | Open Subtitles | الفأر قفز في زيت القلي مجددآ لان آخر مآآره |
| Süslü trüf yağın Klarissa'nın boynunda. | Open Subtitles | ولع زيت الكماة الخاص بك على رقبة كلاريسا |
| Bu resim için unla banyo suyunu karıştırdım ve yağın yüzmesini sağladım. İçine bir kız koydum ve ışığı yaktığımda o kadar güzeldi ki hemen resmini yaptım. | TED | لهذه اللوحة، مزجت الدقيق مع الماء كي أجعلها غير واضحة. ونثرتُ زيت الطبخ على سطحها ووضعت فتاةً فيها، وحينما رفعتها، كانت في غاية الجمال لم أستطع الانتظار لرسمها. |
| yağın motorda dağılımıyla ilgilidir. | Open Subtitles | و هي بسبب انتشار زيت الشحم حول المحرك |
| yağın kokusunu hissediyorsan, silah temizlenmiş. | Open Subtitles | رائحته زيت السلاح قد تم تنظيفه |
| Birincisi, yağın içinde yüzde yüz meta-insan hücreleri var. | Open Subtitles | الأول، أنها قطعاً خلايا متحول في زيت |
| Aynı zamanda olan bir başka şey de karaciğerdeki yağın kan dolaşımı içerisine trigliserid olarak gönderilmesidir ki bu durum da aşırı kiloya tıkanmış atardamarlara ve kalp hastalığına yol açabilir. | Open Subtitles | ما يحدث ايضا ان هذه الدهون التي بالكبد ترسل إلى مجرى الدم على أنها دهون ثلاثية التي تؤدي إلى زيادة بالوزن |
| Hey. yağın bende. | Open Subtitles | أحضرت لك زيوتك يا رجل |