| Bakteriler her yerde yaşarlar, her tür ve zorlu çevrelerde. | TED | تعيش البكتيريا في كل مكان، في مختلف البيئات المتنوعة والقاسية. |
| Tümü rasyonel olduğu için, bir kez oy verildiğinde, iyi bir hükümet kurarlar ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. | TED | ولأنهم كلهم عقلانييون، حينما يُنتخب أحدهم، فإنهم ينتجون حكومة جيدة ويعيشون في سعادة دائمة. |
| Biz yaşamak için yeriz, onlar ise yemek için yaşarlar. | Open Subtitles | إن دائما لديهم طعام نحن نأكل لنعيش وهم يعيشون ليأكلوا |
| Çocuklar daima gizli bir hayat yaşarlar. | Open Subtitles | بْقيت مطّلعَ مِنْ حبِّكَ الجديدِ الفتيان يَعِيشونَ حياة سرية |
| Sevgi, şeref, güç ölüm korkusu insanlar farklı sebepler için yaşarlar. | Open Subtitles | الحبّ، الشرف، القوَّة الخوف من الموت يَعِيشُ الناسُ لأسبابِ كثيره البعض أكثر نبلا مِنْ الآخر |
| Genç kızlar konuşmazlar gülerler, yaşarlar anı yaşarlar. | Open Subtitles | الفتيات الصغيرات لا يتحدثن إنهن يبتسمن يعشن حياتهن في هذة اللحظة0 |
| - Ne tür insanlar böyle evlerde yaşarlar? | Open Subtitles | أي نوع من الناس سيعيشون في مثل هذا المنزل؟ |
| - Sherwood Ormanında yaşarlar. | Open Subtitles | يعشون في غابة .. |
| O ve gelişmekte olan pembe yavrusu denizanasının çalınan bedeninde parazit gibi yaşarlar. | Open Subtitles | تعيش هي وصغارها ذوي اللون الوردي كالطفيليات على جثة مسروقة لأحد قناديل البحر |
| Fakat primat türlerinin çok büyük çoğunluğu sıcak, tropik ormanlarda yaşarlar. | Open Subtitles | لكن الغالبية العظمى من أنواع الرئيسيات تعيش في غابات استوائية دافئة. |
| Çok sıkı sosyal hiyerarşiye sahip gruplar halinde yaşarlar. | TED | إنها تعيش في مجموعات مع سُلَّم اجتماعي صارم جداً. |
| Baron gayri meşru oğlunu ziyaret eder, onun sevgisini kazanır, ve mutlu bir hayat yaşarlar, kabul etmeliyim ki, ...her zamankinden biraz fazla. | Open Subtitles | يقابل البارون ابنه غير الشرعي، و يستعيد عشيقته التى أحبها فى شبابه ويعيشون جميعهم سعداء لبعض من الوقت بعد ذلك |
| Tatlı suda doğar, denizlerde yaşarlar ve vücutlarını inşa eden elementleri toplarlar. | Open Subtitles | ،وُلدو في الماء العذب ويعيشون حياتهم في البحر وهناك يجمعون الموادّ المغذّية التي يبنون بها أجسادهم |
| Yaşlanmaya karşı daha olumlu yaklaşanlar, daha hızlı yürürler, hafıza testlerinde daha iyiler, daha hızlı iyileşir ve daha uzun yaşarlar. | TED | الناس مع مشاعر أكثر إيجابيّة تجاه الشيخوخة يمشون بسرعة أكبر، يكون أداؤهم أفضل في اختبارات الذاكرة، يشفون بوقت أسرع، ويعيشون حياة أطول. |
| Kapitalist bir sistemde insanlar görünmez bir kafesin içinde yaşarlar. | Open Subtitles | الولايات المتحدة الأمريكية في النظام الرأس مالي معظم الناس يعيشون |
| Ya yeni dünyamda yaşarlar ya da eski dünyalarında ölürler. | Open Subtitles | إما يعيشون في عالمي الجديد، أو يموتون في عالمهم القديم. |
| Ve, "Köstebek İnsanlar" da orada yaşarlar. | Open Subtitles | وناس الخُلْدَ الذين يَعِيشونَ هناك. |
| İş yerlerinde yaşarlar. | Open Subtitles | يَعِيشونَ حيث يَعْملونَ. |
| Sevgi, şeref, güç ölüm korkusu insanlar farklı sebepler için yaşarlar. | Open Subtitles | الحبّ، الشرف، القوَّة، الخوف من الموت، يَعِيشُ الناسُ لأسبابِ كثيره. |
| Asıl itibarıyla insanlar bir volkanın altında yaşarlar. | Open Subtitles | يَعِيشُ الناسَ بشكل حرفي تحت البركان. |
| İstatistiksel olarak kadınlar erkeklerden beş yıl daha fazla yaşarlar. | Open Subtitles | أحصائياً, النساء يعشن خمس سنوات أطول من الرجال |
| Çalışan anneler pratik olarak arabalarında yaşarlar. | Open Subtitles | الأمهات العاملات يعشن بسياراتهن |
| Belki George ve Lemon her şeyin ardından mutluca yaşarlar. | Open Subtitles | ربما جورج وليمون سيعيشون بسعادة أبدية |
| yaşarlar yada ölürler. | Open Subtitles | يعشون او يموتون |
| Şimdilik depoladıkları ile deniz yosunu yiyerek yaşarlar ve sabırla beklerler. | Open Subtitles | حتي الآن، يبقون على قيد الحياة بفضل الدهون المخزونة والاعشاب البحرية المدفونة تنتظر في صبر |