| O yaşlı adamı terk edip benimle kaçmaya ne dersiniz? | Open Subtitles | حسناً , متى ستتركين ذلك الرجل العجوز وتهربين معي ؟ |
| İçi geçmiş yaşlı adamı ve yeşil saçlı orospuyu verelim. | Open Subtitles | إعطهم الرجل العجوز المحتضر، وتلكَ الساقطة ذات الشعر الأخضر هناك. |
| İçi geçmiş yaşlı adamı ve yeşil saçlı orospuyu verelim. | Open Subtitles | إعطهم الرجل العجوز المحتضر، وتلكَ الساقطة ذات الشعر الأخضر هناك. |
| Yani, kötü yaşlı adamı yaralamak yerine, masum yaşlı bir adamı öldürmüş olabilirim. | Open Subtitles | لذا بدلاً من جرح رجل عجوز شرير قد أكون قتلت رجلاً عجوزاً بريئاً |
| Gerçekten de o yaşlı adamı öldürdün mü? | Open Subtitles | أين شارتك الان ؟ هل حقا قتلت هذا الرجل العجوز ؟ |
| Bu yaşlı adamı efendin olarak kabul edecek Zumurrud? | Open Subtitles | تقبلين هذا الرجل العجوز مالكاً لك، زمردة؟ |
| O halde, yarın yaşlı adamı da yanımıza alıp kayıkla gezmeye çıkarız. | Open Subtitles | في هذه الحالة سوف نذهب للقوارب غدًا، وسآخذ الرجل العجوز معي. |
| - Creed'de hareket yok. - yaşlı adamı yendim. - Öldü mü? | Open Subtitles | ليس هناك اى حركة من ابولو انا هزمت الرجل العجوز |
| O her şeyi halleder, siz sadece yaşlı adamı getirin. | Open Subtitles | هو سيقوم بكل شيء فقط أنت اجلب الرجل العجوز |
| Yarın Tiran'da olacağım. yaşlı adamı bakanlığa götüreceğim. | Open Subtitles | سأكون في تيرانا غداً، سأخذ الرجل العجوز إلى الوزارة |
| yaşlı adamı bulup ona bunu haketmediğimizi söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أنا اريد ان اعثر علي الرجل العجوز و ان اخبره اننا لا نستحق هذا |
| Haa, atölyede çalışan yaşlı adamı Kastediyorsun. | Open Subtitles | أوه تعني الرجل العجوز الذي يعمل في الورشة |
| Peşimde olup olmadıklarını bilmek zorundaydım. yaşlı adamı buldular. | Open Subtitles | يجب ان اعرف اذا كانوا هنا من اجلى لقد وجدوا الرجل العجوز |
| yaşlı adamı öldürenin lanet olduğunu düşünürdü . | Open Subtitles | إنه يعتقد أن اللعنة هي من قتلت الرجل العجوز |
| Uçuşa daha 10 saat vardı, ben de yaşlı adamı ziyarete kara verdim. | Open Subtitles | كان لدى عشر ساعات قبل ميعاد الطائره لذا قررت زيارة الرجل العجوز |
| Ben bırakıyorum. yaşlı adamı sen öldürebilirsin. | Open Subtitles | أنا مستقيل يمكنك أن تقتل الرجل العجوز بنفسك |
| Bob'un yaşlı adamı, budala, tüm mülkünü Ray Ritchie'ye fiyat kırarak sattı. | Open Subtitles | "بوب" رجل عجوز و أحمق، لقد باع كل ممتلكاته بخسارة ل"راي ريتشي". |
| Belki de yaşlı adamı ısınması için buraya davet edebiliriz. | Open Subtitles | ربما علينا دعوة الرجل المسن ليجلس قرب نارنا |
| - Unut bunu. Bu yaşlı adamı senin makineye bağlamak ister misin? | Open Subtitles | أتريد تسليك ذلك العجوز بآلة تخطيط الدماغ ؟ |
| Hadi ama kestirmedeki çılgın yaşlı adamı herkes bilir. | Open Subtitles | بِرَبِّك , الجميع يعلم بأمر الرجُل العجوز الموجود في الاختصار |
| Lisenin önünde konuştuğumuz yaşlı adamı hatırladın mı? | Open Subtitles | هل تتذكرين الشخص المسن الذي تحدثنا أليه أمام المدرسة الثانوية ؟ |
| Anlaşılmıştı ki, artan Noel istekleri adeta zavallı yaşlı adamı tüketmişti. | Open Subtitles | إتَّضح ان الزيادة في مطالب اعياد الميلاد دمر هذا العجوز المسكين |
| O zavallı yaşlı adamı mı soyacaksın? | Open Subtitles | تُريدُ أَنْ تَسْرقَ ذلك الرجل العجوزِ الفقيرِ؟ |
| Ricardo, yaşlı adamı Brezilya'dan getiriyor. | Open Subtitles | ريكاردو جلب الرجل الكبير من البرازيل. |
| Orası benim de banyom ve banyomdaki o yaşlı adamı seviyorum ben. | Open Subtitles | إنّه حمامي أيضًا وأحب أن يكون ذلك الرجل المُسن في الحمام |
| yaşlı adamı alıp, bir doktora göster biraz şurup, vitamin falan alsın. | Open Subtitles | وأذهب بالرجل العجوز لرؤية الطبيب لإعطائه مقويات أو بعض الفيتامينات |