| - Bak bunu yapmak zorundaydım. - Hayır, durmak zorundasın. | Open Subtitles | اسمعي، اضطررت لفعل هذا - والآن، يجب أن تتوقف - |
| Üzgünüm Profesör, yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | آسف، يا بروفيسور اضطررت لفعل ذلك |
| -İkimiz için ne yaptın? yapmak zorundaydım, Sharon. | Open Subtitles | اضطررت لذلك , شارون ليس لدي خيار |
| Birşey yapmak zorundaydım. Çareyi sopranoda buldum. | Open Subtitles | كان يجب أن أفعل شيئاً و ما فعلته كان مع المغنية |
| Bir şey yapmak zorundaydım. O Cuma elime bir fırsat geçti. | Open Subtitles | كان علي فعل شيء والفرصة طرحت نفسها ذلك الجمعة |
| Tamam, ne diyeceğinizi biliyorum ama bir şeyler yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | حسنًا، أعلم ما ستقولاه ولكن تحتم عليّ أن أفعل شيء |
| En azından bazı son dakika değişiklikleri yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | على الأقل يجب أن أقوم ببعض التعديلات الأخيرة. |
| Sağ kalmak için bunları yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كنت مضطرة للقيام بذلك لأبقى على قيد الحياة. |
| yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررتُ لذلك. |
| Anlamıyorsunuz. Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أنت لا تفهم الأمر اضطررت لفعل ذلك. |
| Beni bağışla. Beni bağışla, yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | سامحني، سامحني اضطررت لفعل هذا |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررت لفعل ذلك |
| Numara yaptım. yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | زورت الأمر, اضطررت لذلك |
| Bak, üzgünüm, Eli ama bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أنظر أنا آسفه يا إيلاى ولكن كان يجب أن أفعل هذا |
| Bir şey yapmak zorundaydım zira tüm kalemler dağınıktı. | Open Subtitles | كان علي فعل شيء , أقلامك كانت تملأ المكان |
| Bunu yapmak zorundaydım. Lütfen beni anla. | Open Subtitles | أرجوكِ أن تتفهمي أنه يجب عليّ أن أفعل هذا |
| Şöyle ki, "Yüce Örtü Açma" ruhu adına -- bunu yapmak zorundaydım -- bir şeyin örtüsünü kaldırmalıydım. | TED | ومن روح "الكشف العظيم " -- يجب أن أقوم بذلك -- أجد نفسي مضطراً لكشف النقاب عن شيء. |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كنت مضطرة للقيام بذلك وإلا كان ليهجرني |
| yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | اضطررتُ لذلك. |
| yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | تحتم أن افعلُ هذا |
| Onların dokuz saatte yaptığını ben altı saatte yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان علي أن أفعل في ست ساعات ما يفعلونه في تسعة |
| Ve size kiminle ve nerede olduğumu kesin olarak söyleyebilirim, çünkü FBI için bunu yapmak zorundaydım. | TED | واستطيع ان اقول لكم بالضبط كنت برفقة من وبمكان تواجدي، لأن ذلك ما كان علي القيام به مع مكتب التحقيق الفدرالي. |
| yapmak zorundaydım! | Open Subtitles | آسفة، لكنّي مضطرّة لتجربة هذا |
| Dost ya da değil, yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كنت مضطراً لذلك |
| Bunu yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | و كان لابد أن أفعل هذا |
| Oraya döktüm. yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | أنا وضعتها هناك , كان علي ذلك |