| Emekleriniz için para yerine sadece yemek verebildiğimiz için özür dilerim. | Open Subtitles | أنا آسف يمكننا أن نقدم الطعام فقط بدلاً من المال لجهودك |
| Ama onun yerine sadece uçağın eski halinin görselleri var. | Open Subtitles | لكن بدلاً من ذلك يوجد صور لشكل الطائرة قبل التحطم. |
| Yani tüm bu zahmetli diyet ve egzersizleri yapmak yerine, sadece onların şişmanlarını beklememiz yeterli, belki birkaç turta yaparız. | TED | اذاً بدلاً من كل تلك المشقة في الحمية والتمارين فقط نحتاج أن ننتظر حتى يُصبحوا بُدناء ربما نقوم بخبز بعض الفطائر |
| Belki de şu an bir acil durum modunyaız, ve harekete geçmek yerine sadece tepki veriyoruz. | Open Subtitles | لعلَّنا في وضعية الطواريء، نرُدُّ الشرَّ عوضًا عن ابتدار فعل الخير. |
| Bunun yerine sadece biraz eğleneceğiz. | Open Subtitles | بل سنحظى ببعض المرح عوضًا عن ذلك |
| Ama Diyojen maddi şeyler istemek yerine sadece gölge etme başka ihsan istemem dedi. | TED | لكن بدلاً من طلبه للسلع المادية، ديوجين طلب من الإسكندر أن يبتعد عن أشعة الشمس. |
| İlk hedefimiz için öncelikle geleneksel yapay zekâda gerektiği gibi yüzlerce pahalı test yapmak yerine sadece bir tıbbi görüntü kullandık. | TED | بالنسبة لهدفنا الأول، بدلاً من البدء بالعشرات والآلاف من هذه الصور الطبية المكلفة، واستعمال الذكاء الاصطناعي التقليدي بدأنا بصورة طبية واحدة |
| Farz edelim hiç kurtulan yok, yani, insanlar travmasını bir kimlik gibi üstlenmek yerine sadece bir deneyim olarak sahip olmaya karar verdi diyelim. | TED | ماذا إن لم يكن من ناجٍ ماذا إذا قرر الناس أن يتخذوا من صدمتهم تجربة بدلاً من اتخاذها كهوية؟ |
| Cebinizden bir kamera çıkarmak yerine, sadece bir fotoğraf çekme hareketi yapabilirsiniz ve o da sizin için fotoğrafı çeker. | TED | بدلاً من إخراج الكاميرا من جيبك، بإمكانك تقليد حركة الكاميرا بيديك وهي تأخذ الصورة لك. |
| Fakat bunun yerine, sadece arkadaşım olmak mı istiyorsun? | Open Subtitles | لكن بدلاً من ذلك ، ربما تود أن نكون أصدقاء ؟ |
| Yalnız bu sefer tüm kasaba yerine , sadece kendi kızını kurtarmaya çalışıyor. | Open Subtitles | ,ما عدا أن هذه المرة بدلاً من إنقاذ المدينة بأكملها هو يحاول أن ينقذ إبنته الوحيدة |
| Ekibindekilerin sana meydan okumasını istiyorsun yoksa harika bir doktor olmak yerine sadece bir zorba olurdun. | Open Subtitles | تريد أن يتحدّاكَ مَن بفريقكَ وإلاّ تكون مجرّد متنمر بدلاً من طبيب عظيم |
| Jimmy, bu aynı annenin tarifi işte, cips tozu koymak yerine sadece dibine mısır gevreği koydum. | Open Subtitles | جيمي , إنها وصفة والدتك حقاً باستثناء أنه بدلاً من نثرات الشرائح لقد طحنت بعض من حبوب الإفطار القديمة |
| Aynı spor gibi, fakat onun yerine sadece burada gerçekten güçlü olan insanlar için. | Open Subtitles | مثل الرياضة تماماً، فقط للناس الأقوياء جداً هنا بدلاً من ذلك |
| Bunun yerine sadece biraz eğleneceğiz. | Open Subtitles | سوف نحظى ببعض المرح عوضًا عن هذا |
| Bunun yerine sadece biraz eğleneceğiz. | Open Subtitles | بل سنحظى ببعض المرح عوضًا عن ذلك |
| O anı kafamda o kadar canlandırmıştım ki bunca senedir içimde tuttuklarımı söylemek yerine sadece elini sıktım. | Open Subtitles | لقد تخيلت هذه اللحظه مرات عده داخل رأسى و لكن بدلاً من قول ما حضرته كل هذه السنين |