| Fırtına resifin yarısını süpürüp gittikten sonra kalan bölümü yosunlarla kaplandı. yosunlar aşırı geliştiği için mercanları öldürdüler. | TED | وبعدما اقتلعت العاصفة حوالي نصف نسيجها، صارت مليئة بالطحالب، وفاقت هذه الطحالب النسيج المرجاني مما أدى لموته. |
| Çürüyen bu yosunlar, bahçenizdeki turba yosunu gibidir. | TED | وهذه الطحالب، التي تم إنشاؤها بواسطة الطحالب المتحللة أساسا مثل الجفت موس في حديقتك، |
| Bu yosunlar ormandan toplanıyor, çiçekçiler tarafından aranjmanlarda ve çiçek sepeti yapımında kullanılıyor. | TED | هذه الطحالب تنزع من الغابة لتستخدم في صناعة الزهور، من قبل باعة الزهور، لاتخاذ الترتيبات وصنع السلال المعلقة. |
| # yosunlar göllerden daha yeşil | Open Subtitles | طحالب البحر تلك, تجدها دائماً خضراء في بحيرة أحدهم. |
| Fiji'de Fosforlu yosunlar yılda bir kez suyun yüzeyine çıkıp, | Open Subtitles | لديهم في فيجي طحالب مشعة بلون قوس القزح تطفو على سطح الماء مرة كل عام |
| Bu yardımcı yosunlar, mercanların ana besin kaynağı olan şekeri üretmek için güneş ışığından faydalanır. | Open Subtitles | هذا طحلب المساعدة إستعمل نور الشمس لإنتاج السكّر مصدر الغذاء الأساسي |
| Bu yosunlar hızlı bir yiyecektir. | Open Subtitles | تلك الأعشاب البحرية مثل الوجبات السريعة حقاً |
| Eğer yosunlar dönmezse mercan açlıktan ölür. | Open Subtitles | إذا الطحلب لم يعود المرجان يجوّع |
| Balıklar tamam ama mercanlar ve yosunlar da gitti. Hepsi gitti. | Open Subtitles | لا بأس بأخذهم للسمك، لكن أيضًا يأخذون المرجان, وعشب لاميناريات, كل ذلك. |
| Gölünüz su havzasında. yosunlar sizi etkilemekle kalmıyor. | Open Subtitles | بحيرتكم هى المنبع لذا الطحالب لا تأثر فيكم فقط |
| yosunlar ölür ve besin zinciri kırılır. | Open Subtitles | الطحالب تَمُوتُ والسلاسل الغذائية تَنهارُ. |
| Geriye bataklıklar, yosunlar ve garip görünümlü kuşlar kalacak. | Open Subtitles | لا شيء سوى المستنقعات و الطحالب و الطيور غريبة المظهر |
| Bazı mikroskobik yosunlar, uzak galaksileri andırır. | Open Subtitles | بعض الطحالب الدقيقة تشبه المجرات البعيدة |
| Bazen, su koşulları uygun olduğunda göl kitleler halinde minik yosunlar üretir. | Open Subtitles | عادة عندما تكون حالة" ،الماء مناسبة تزدهر البحيرة بتكتلات "من الطحالب الصغيرة |
| Çünkü başıboş bırakılırsa bu yosunlar mercanı öldürebilir ve bütün mercan resifini ele geçirebilir. Pahalıya mal olan bu değişimi geriye döndürmek çok zor ya da imkansızdır. | TED | لأنه إذا ترك دون تحديد، هذه الطحالب يمكن أن تقتل المرجان والاستيلاء على الشعاب المرجانية بأكملها، وهو تغيير مكلف يصعب أو من المستحيل عكسها. |
| Unutma, yosunlar ağacın kuzey tarafında yetişir, yağmur yağacağı zaman inekler yatar ve ne olursa olsun iyi olacaksın. | Open Subtitles | تذكر، الطحالب تنمو بالجانب الشمالي من الشجرة... وتضطجع الأبقار عندما ستمطر وأنت ستكون بخير مهما حدث |
| yosunlar ağaçların kuzey yüzünde yetişirler. | Open Subtitles | الطحالب تنمو بالجهة الشمالية من الأشجار |
| Babam bir deltadaki yosunlar üzerinde çalışıyordu. | Open Subtitles | كان أبي يدرس الطحالب في دلتا النهر |
| Fiji'de... fosforlu yosunlar yılda bir kez suyun yüzeyine çıkıp... böyle görünürler. | Open Subtitles | لديهم في فيجي طحالب مشعة بلون قوس القزح تطفو على سطح الماء مرة كل عام هكذا يبدو منظرها |
| Tamamen kurumuş. İçinde yosunlar var. | Open Subtitles | إنها جافة تماما هناك طحالب نامية بالداخل |
| Masuka çöp torbalarının içinde cesetlerin yanında mikroskobik yosunlar bulmuş. | Open Subtitles | وجد (ماسوكا) طحالب مجهرية داخل أكياس النفاية مع الجثث |
| İnanılır gibi değil. Her tarafta yosunlar çıkıyor. | Open Subtitles | يا إلهي ، يوجد طحلب مستنقع ينمو في كل مكان |
| Akşam yemeğinden artan yosunlar? | Open Subtitles | الأعشاب البحرية الزائدة من غذاء الأمس ؟ |
| yosunlar üzerindeki araştırmamı tamamlamaya çalışıyordum. Bu şey... | Open Subtitles | -لقد كنت أكمل دراستي الميدانية على الطحلب الشمعي .. |
| Ağzının kenarlarında tuzlu su, elbiselerine takılmış yosunlar. | Open Subtitles | وماء مالح حول فمه وعشب في ملابسه ... إلا |