| zamanının çoğunu, son sekiz ay boyunca İrlanda sularında geçirmiş. | TED | وقد أمضت مُعظم وقتها ,الثمانية أشهر ألاَخيرة ,في المياه الايرلندية |
| Robbie artık bizimle yatıyor, Dana da zamanının çoğunu arkadaşlarında geçiriyor. | Open Subtitles | روبرت ينام معنا الأن و دانا تقضي معظم وقتها مع الأصدقاء |
| kameraya dönüp... anne yaratığa bu dünyadaki zamanının dolduğunu söylediğin sahne... | Open Subtitles | عندما كنتِ على الكاميرة وأنتِ تقولين لأم الغريب بأن وقتها في الأرض إنتهى، |
| Gördüğünüz, zamanının en ünlü ve ilham verici mimarlarından olan Brunelleschi'nin 1419'da yaptığı "L'Ospedale degli Innocenti". | TED | هذا هو لوسبيدالي ديلي إنوشنتي الذي بُني عام 1419 على يد برونالسكي، الذي كان أحد أشهر وأكثر المعماريين تأثيرًا في زمانه. |
| Biliyorsun, onun hatalarını mazur görebilirim çünkü her birimiz gibi o da kendi zamanının adamıydı. | Open Subtitles | يمكنني نسيان أخطائه لأنه مثلنا جميعاً كان يفكر حسب زمنه |
| Burası malzeme odası. zamanının yarısını tasarımcılardan sonra burayı temizlemekle geçirirsin. | Open Subtitles | إذاً تلك كانت غرفة المواد, ستقضين نصف وقتكِ هناك تنظفين بعد المصممين. |
| Sana zamanının en büyük sanatçısı olma şansını verdim. | Open Subtitles | لقد أعطيتك الفرصة لكي تكون أبرع الفنانين في عصرك. |
| kameraya dönüp... anne yaratığa bu dünyadaki zamanının dolduğunu söylediğin sahne... | Open Subtitles | عندما كنتِ على الكاميرة وأنتِ تقولين لأم الغريب بأن وقتها في الأرض إنتهى، |
| zamanının çoğunu odasında oyun tasarlayarak geçiriyor. | Open Subtitles | .إنها تقضي معظم وقتها في غرفتها تصمم الألعاب |
| Brightlings Bankası'nda yatırım bölümü başkanı: zamanının çoğunu... tuvalete kapanıp salak erkek arkadaşı için ağlayarak geçirir. | Open Subtitles | رئيسة قسم الإستثمار فى بنك برايتينج والتى تقضى معظم وقتها معلقة فى حمام السيدات تبكى على صديق خائن |
| Bu çarpıcı düşünce zamanının gökbilimci çevresince etraflıca tartışıldı. | Open Subtitles | لقد كانت فكرة لافتة للإنتباه تم نقاشها على نطاق واسع من قِبَل علماء الفلك وقتها |
| Patty zamanının yarısını gündüz vakti vücudunu yabancılara satmakla geçirdi. | Open Subtitles | باتي تقسم وقتها بين بيع جسدها للغرباء في النهار |
| Kışın, bu sürü zamanının çoğunu yiyecek aramakla geçirir. | Open Subtitles | في فصل الشتاء، تقضي المجموعة مُعظم وقتها باحثةً عن الطعام. |
| Sandrov, zamanının en büyük düşünürlerinden biriydi. | Open Subtitles | - يستحقه ؟ ساندروف كان واحدا من أعظم المفكرين في زمانه |
| Herkül, kendi zamanının efsanesi bizimle boks maçı yapmayı kabul etti. | Open Subtitles | (هرقل) اسطورة زمانه لقد وافق أنا يقاتل في حلبتنا للمصارعة |
| Senin gibi biri, zamanının dışında, yalnız ve korkmuş. | Open Subtitles | رجل مثلك ، بعيداً عن زمنه وحيد وخائف |
| Evet, çünkü Rhys'e o kadar aşıksın ki zamanının yarısını Owen'ın yatağında geçiriyorsun. | Open Subtitles | صحيح ، لأن تحبين ريس جداً لدرجة أنكِ تقضين نصف وقتكِ في فراش أوين |
| Sana zamanının en büyük sanatçısı olma şansını verdim. | Open Subtitles | لقد أعطيتك الفرصة لكي تكون أبرع الفنانين في عصرك. |
| Yine de, her daim zamanının ötesinde biri olduğumu biliyordum. | Open Subtitles | لكن لطالما علمت أني رجل سابق لعصره |
| O yüzden size zamanının en önemli şeylerinden birini yapmış birisinin hikayesini anlatmaya karar verdim. | TED | فخطر لي أن أقص قصة عن شخص صنع شيء ذا اهمية كبيرة جداً في عصره |
| Bebek, sende partiden kaçmanın zamanının geldiğini düşünmüyor musun? | Open Subtitles | عزيزى ألا تظنّ أن الوقت قد حان لتبدأ حفلك؟ |
| Yaşadığımız sistemde radikal değişiklikler yapma zamanının geldiğini düşünüyorum. | TED | أعتقد بأنه الوقت قد حان لإجراء التغيرات الجذرية في حضارتنا |
| Boş zamanının çoğunu araba işlerinde harcardı. | Open Subtitles | يقضي معظم وقت فراغه في العمل على السيارات. |
| Ayrıca ben psikofarmakoloji dalında uzman olmayabilirim ama, ilaçlarını alma zamanının geldiğini anlayabilirim. | Open Subtitles | وربما أنا لستُ خبير في علم الادوية... ولكن أنا أعرف عندما يُحين وقتكَ لأخذ دوائك. |
| Şunu bilmeni isterim ki, benim annem zamanının güzel kadınlarından biridir. | Open Subtitles | أعلمك بأن جلوريا تريبياني كانت اجمل امرأة في عصرها |
| zamanının büyük çoğunluğunu başkalarına yardım ederek geçiren başarılı bir seri girişimci. | TED | هو رائد أعمال ناجح جداً يقضي الكثير من وقته في مساعدة الآخرين. |