| Doğru, zaman kaybı. Özellikle de Groggy, o lanet demir kasayı açmaya çalışmak öyle olur. | Open Subtitles | صحيح انها مضيعة وقت بالأخص غروغي يقوم بالتفجير |
| - Bunun zaman kaybı olduğunu söyledim. - Gerçek arkadaşlar not almazlar. | Open Subtitles | أخبرتك كان هذا مضيعه للوقت الأصدقاء لا يحتاجون ملاحظات |
| Bu tamamen zaman kaybı. Komşularla bir ay önce görüştüler zaten. | Open Subtitles | تلك مضيعةٌ للوقت تمامًا لقد فحصوا الحي منذ عدّة شهور |
| Size burada, öz farkındalığa ulaşmaya çalışmanın boşuna zaman kaybı olduğunu söyleyecek değilim. | TED | أنا لست هنا اليوم لأخبركم أن السعي وراء الوعي الذاتي هو إضاعة للوقت. |
| Bütün yolculuğumuz tamamen zaman kaybı oldu! | Open Subtitles | بل لأنك مغفل الرحلة بأكملها كانت مضيعةً للوقت |
| Ona göre bu kadınlar zaman kaybı. | Open Subtitles | يعطيه مقياس الحرارة و هو يظن ان هذا تضييع للوقت |
| ben zaten anladım. eğer açıklarsam sadece zaman kaybı. | Open Subtitles | أنا أفهم أفهم تماما إن شرحت هذا ضياع للوقت |
| Elinde daha fazla delil yoksa, olayı mahkemeye taşımak zaman kaybı olur. | Open Subtitles | لو لم يكن لديك اى دليل لتعرضه علىّ, فستكون المحاكمة مضيعة للوقت |
| Doğru, zaman kaybı. | Open Subtitles | صحيح أنها مضيعة وقت بالأخص جروجي يقوم بالتفجير |
| Cinayetteki dedektiflerin tamamen zaman kaybı olduğunu kim söylüyor? | Open Subtitles | من يقول أن المحققين الجنائيين همّ مضيعة وقت بالكامل؟ |
| Ama o zamana kadar yaptığım iş hiçbir zaman, zaman kaybı değil. | Open Subtitles | ولكن حتى ذلك الحين فكل ما أفعله ليس مضيعه للوقت وإنما أقوم به لسبب معين |
| Fakat bazen lafı dolandırmak zaman kaybı. | Open Subtitles | وأنا أكره أن أكون فظه ولكن أحيانا الالتفاف حول الأشجار يبدو كما لو كان مضيعه للوقت |
| Olan şey her ne ise sen kararını verdikten sonra seninle tartışmanın sadece bir zaman kaybı olduğunu zor yoldan öğrendim. | Open Subtitles | مهما كان مايجري فقد تعلمتُ بالطريقة الصعبة إن النقاش معكَ بعدَ أن حزمتَ أمركَ هو مضيعةٌ للوقت |
| Bence bu zaman kaybı. | Open Subtitles | آه ، أعتقد أن هذا نوعاً ما مضيعةٌ للوقت |
| Bak, bu zaman kaybı. Söyleyecek hiç bir şeyim yok. | Open Subtitles | أنظر , هذا إضاعة للوقت لايوجد لدي شيء لقوله |
| Şimdi ise ayrılıyorsun ve kızgın olmanın sadece zaman kaybı olduğunu anladım. | Open Subtitles | ...وها أنت الآن تغادر أدركت أن غضبي منك كان مضيعةً للوقت |
| Bu sadece zaman kaybı. Yalan üstüne yalan söyleyeceksin. | Open Subtitles | لقد كان تضييع للوقت ، لقد كنت تكذبِ وتكذبِ |
| zaman kaybı olan bir şey için onun parasını kabul edemem. | Open Subtitles | لا يمكنني قبول أمواله لأجل أمر ، ما هو إلا ضياع للوقت |
| Dokunulmazlığımı alana kadar söylediğin veya yaptığın her şey zaman kaybı olacak. | Open Subtitles | أيّ شيء تقوله وتفعله بين الآن وحصولي على الحصانة سيكون مضيعة للوقت. |
| Pekala, bunun üzerinde çok düşündüm. Üniversite benim için zaman kaybı. | Open Subtitles | فكرت كثيراً بهذا الموضوع ووجدت ان الكلية مضيعة لوقتي |
| Yivlerini çıkardığım için şüphelinin silahıyla test atışı yapmak zaman kaybı olur. | Open Subtitles | يَختبرُ طَرْد المشتبه بهِ لذا السلاح مَضيَعَة للوقتِ. عظيم. لذا هو عديم الفائدةُ. |
| Yardım etmek zaman kaybı değildir. | Open Subtitles | المساعدة هي عدم تضييع الوقت. |
| Savunma tarafının azletme talebi reddedildi. - Bu çok büyük bir zaman kaybı oldu. | Open Subtitles | طلب الدفاع صرف النظر مرفوض. حسنا، هذه كانت إضاعة وقت كبيرة. |
| Zaten tomografi alacağız. Fazladan filmlerle uğraşmak, zaman kaybı olur. | Open Subtitles | سنرسله للتصوير الطبقي على أي حال المزيد من الصور سيكون إضاعةً للوقت |
| Bunun zaman kaybı olduğunu biliyordum. | Open Subtitles | لقد عرفت أن هذا تضييعاً للوقت لا آفاتار ، صحيح ؟ |
| Video izlemek daha yararlı bir şeyler yapabilecekken zaman kaybı gibi görünüyor. | Open Subtitles | مشاهدة شريط تبدو كمضيعة للوقت عندما بإمكاننا القيام بشيء أكتر إنتاجاً. |