| Hâlâ avukat istemiyor, ama bize zaten bildiğimiz şeyleri söylüyor. | Open Subtitles | ـ مازال لا يُريد محاميٍ لكنه يعطينا كُل شيء نعرفه بالفعل. |
| zaten bildiğimiz şeyleri tekrar etmek yerine bu sürede kendi cehaletimizden kurtulmaya çalışmalıyız. | Open Subtitles | لذا، بدلاً من ترديد ما نعرفه بالفعل دعونا ننفق هذه الساعة في السعي للتخلص من |
| Ayrıca DNA örneklerinden zaten bildiğimiz şeyleri tekrar onaylayacağız. | Open Subtitles | و أراهن على أن عينات الحمض النووي التي جمعناها سوف تؤكد ما نعرفه مسبقاً. |
| Bunlar Philip'in parkta öldüğüne işaret ki bu zaten bildiğimiz bir şey. | Open Subtitles | حسناً كل هذا يخبرنا بأن فيليب " مات في الحديقة " وهو شيء نعرفه مسبقاً |
| Bunların zaten bildiğimiz için ne kadar da şanslıyız değil mi? | Open Subtitles | ألسنا محظوظات لأننا نعرف مسبقاً تلك المشاعر؟ |
| Karşılığında, zaten bildiğimiz bir şeyin kanıtı olacak olan bir ifade vereceksin. | Open Subtitles | مقابل شهادة تؤكد ما نعرفه سلفًا. |
| Katie'nin tırnak altlarından alınan DNA sonucu geldiğinde zaten bildiğimiz şeyi öğrenmiş olacağız yani bunu Bruce Morrison'un yaptığını. | Open Subtitles | و الحمض النووي الذي عثر عليه تحت اظافر كايتي سيخبرنا ما نعرفه سلفا ان بروس موريسون فعل هذا لذا هل يمكنني ان أعتقله الان؟ |
| Moroni Arkham'ın küçücük bir köşesini bile alsa zaten bildiğimiz şey kanıtlanacak. | Open Subtitles | إذا حصل (ماروني) ولو على قطعة من "أركام" فهذا سوف يُثبِت فقط ما نعرفه بالفعل |
| Ve zaten bildiğimiz şeyi onaylayalım. | Open Subtitles | وسنتأكد مما نعرفه بالفعل |
| zaten bildiğimiz bir şüpheliyle görüşüyor. | Open Subtitles | انه يتحدث لمشتبه به نعرفه مسبقاً |
| Ya da bize zaten bildiğimiz şeyleri anlatırsın. | Open Subtitles | أو أخبرنا ما نعرف مسبقاً, سوف نهتم بكِ |
| Leyland' a zaten bildiğimiz bir şeyi herkese gösteren tüm öğrencilerimizle gurur duyuyoruz. | Open Subtitles | نحن فخورون بجميع تلاميذنا الذين اظهروا للجميع ما نعرفه سلفا بـ(ليلاند) |