| Rica ederim... Ben de kendi çamaşırlarımı yıkamak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | و أنا لن أضطر أن أغسل ثيابي بعد الآن و كل شيء سوف يصبح صائباً بالعالم |
| - Tamam. Arka pencereden sıvışmak zorunda kalmayacağım yani. Küçükken olmuştu ya hani. | Open Subtitles | إذن لن أضطر للهروب من النافذة الخلفية، كما فعلت وأنا صغير ؟ |
| Senin kuvvetin ile artık asla bir asır boyunca uyumak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | بقوّتك، لن أضطر للسبات قرنًا من الزمان مجددًا. |
| Şimdi fark eden, dörde bölmek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | الفرق هو الآن، أنّني لن أضطرّ لقسمة النقود على 4 أشخاص |
| Kitap kulübünü ağırlamak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | ليس عليّ الآن ان استضيف نادي الكتاب |
| Bu da ruhsuz yüzüne bakmak zorunda kalmayacağım anlamına geliyor. | Open Subtitles | وهذا يعني أنني لن أنظر إلى وجهكِ الأخرق ثانية |
| Şimdi üç haftayı beraber film çekerek harcayabiliriz ve ben de senin eski nişanlın tarafından sikilmeni izlemek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | -لمَ؟ سنقضي ثلاث أسابيع معاً في التصوير ولن أضطر لمشاهدتك تُنكحين من صديقك السابق |
| Ve 20 saniyede bir birilerine... bağırmak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | وأنـا سأحبُّ أن لا أضطر أن أصرخ على أحد كل 20 ثانية |
| İşe yararsa demek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | حسناً إذا نفع هذا الأمر فلن أضطر إلى ذلك |
| Geri döndüğümde ise o kadar fazla param olacak ki seni bir daha asla terk etmek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | و عندما أعود,سيكون لدي الكثير من المال, لن أضطر لأن أتركك ابداً مرة أخرى |
| Bunu yaparken mutlu olurum, çünkü bunun anlamı bir daha senin igrenç yüzüne bakmak zorunda kalmayacağım demektir. | Open Subtitles | بل سأكون سعيدة ...لأن هذا يعني أنني لن أضطر ثانية للنظر إلى وجهك الكريه ثانية |
| İlk olarak ne yapabileceğimi görecekler, Tamamen yeni bir hayatım olacak, ve ben asla başka bir efendiye cevap vermek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | ... حالما يشاهدون ما أستطيع فعله , سوف أمتلك حياة جديدة و لن أضطر إلى الرد على سيد آخر ثانيـة مطلقـاً |
| Bundan sonra yanımda dev gibi bir herifle dolaşmak zorunda kalmayacağım değil mi? | Open Subtitles | لن أضطر للتجول وبهيمة ضخمة بجواري؟ |
| Ondan sonra, bunların hiçbiriyle uğraşmak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | و بعد ذلك لن أضطر للتعامل مع أيّ من هذا |
| Eğer Braverman'i ilk siz bulursanız, 200 bin ödemek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | إذا وصلتم إلى (بريفرمان) أولاً لن أضطر لدفع مئتان ألف دولار |
| Kendimi ona açıklamak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | إنّي لن أضطرّ لتبرير موقفي إليها. |
| Şimdi ona para vermek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | -الآن لن أضطرّ للدفع له . |
| En azından şimdi Megan'ın ödül töreni ile uğraşmak zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | على الأقل الآن أنا ليس عليّ التعامل مع حفل تسليم جائزة "ميغان". |
| Caroline film anlaşmasını imzalamak üzere bu da demek oluyor ki eve kargoyla dönmek zorunda kalmayacağım. | Open Subtitles | (كارولاين) ستوقع عقد الفيلم الآن والذي يعني أنه ليس عليّ العودة لأنام في الطابق الأرضي |
| Böylece seni bir daha görmek zorunda kalmayacağım değil mi? | Open Subtitles | ولن أضطر لرؤيتك ثانيةَ ؟ |
| Onu hayalimdeki babaya ya da sadece bebek bakıcılığı yapmak zorunda kalmayacağım bir adama döndürebileceğim bir anahtarı yok. | Open Subtitles | ليس لدي مفتاح رئيسي أضغط عليه لأحوله إلى الرجل الذي أتمنى أنه رباني، أو إلى من لا أضطر أن أجالسه على الدوام. |