| Sadece bir lezyon var, ve bağırsakla alakası yok. | Open Subtitles | تتكاثر؟ هناك فقط آفة واحدة و بعيدة عن أمعائها |
| Sol temporal lobun ön kısmında ödemle çevrelenmiş kitlesel bir lezyon var. | Open Subtitles | هناك آفة كتليّة في الفص الصدغي الأمامي الأيسر محاطة بوذمة |
| Tomografi yaptırdım ve karaciğerinin üst kısmında küçük bir lezyon buldum. | Open Subtitles | أجريتُ مسحاً مقطعيّاً ووجدتُ آفة صغيرة بالفص العلوي لرئته اليسرى |
| Bu şişelerle doğanın baş belası olan, pet şişelerden sonsuza dek kurtuluyoruz. | Open Subtitles | بهذه العبوات سنقضي على الحاجة في استخدام عبوات المياه البلاستيكية التي هي آفة البيئة |
| Tushar. | Open Subtitles | آفة. |
| Bu çalışma işi salgın haline gelmeye başladı. | Open Subtitles | يا إلهي هذا يوم آفة |
| Sevdikleriniz karşı karşıya kaldığı uzun ve acı veren ölüm sona erecek ve bir daha hiçbir hastalık onları tehdit edemeyecek. | Open Subtitles | سينقذ أحبتكم الذين يعانون من احتضار مؤلم و طويل ولن تهددهم آفة آخرى |
| Ayrıca bağırsağın alt kısmında lezyonlar var. | Open Subtitles | أيضاً هناك آفة في الأمعاء الغليظة |
| Bir zamanlar, kendilerini yılan belasından kurtarmanın özlemini çeken insanlar vardı. | Open Subtitles | كان ياما كان .. مجموعة من الناس الذي يتوق إلى التحرر من آفة كوليبرا. |
| Beyinleri bu fırtınaları ve hareketler için kodları yaratmaya devam etmesine karşın, omuriliklerindeki bir lezyon tarafından yaratılan bariyeri geçemiyorlar. | TED | رغم أنّ أدمغتهم لازالت تنتج هذه الأنشطة الدّماغية و تمدّ الجسم بالشيفرة الحركة، إلاّ أنّهم لا يستطيعون العبور بسبب الحاجز الذي سبّبته آفة على مستوى النّخاع الشوكيّ. |
| Üremek mi? Tek bir lezyon var. Üstelik bağırsaklardan çok uzakta. | Open Subtitles | هناك فقط آفة واحدة و بعيدة عن أمعائها |
| Tek bir lezyon var. Üstelik bağırsaklardan çok uzakta. | Open Subtitles | هناك فقط آفة واحدة وبعيدة عن أمعائها |
| Sadece bir tane lezyon olması seni de düşündürmüyor mu? | Open Subtitles | ألا يزعجك أنه كان هناك آفة واحدة فقط؟ |
| Bu arada Bay Mueller'e karaciğerinde lezyon olduğunu durumunun iyi görünmediğini söyle. | Open Subtitles | الذي يحتاج إليّ أكثر منك وفي تلك الأثناء.. أريدك أن تخبر السيّد (مولر) أننا وجدنا آفة على كبده وأنّه مؤشر سيء |
| Donörün boğazında lezyon vardı. | Open Subtitles | كان هناك آفة في حلق المتبرع |
| Karaciğerde lezyon. | Open Subtitles | آفة في الكبد... |
| Minnacık ama tam bir baş belası. | Open Subtitles | إنه صغيرة جداً، في الوقت نفسه هي آفة كبيرة |
| İzin ver tahmin edeyim. Seni küçük rahatsız edici baş belası. Büyük ihtimalle pek popüler de değilsin, değil mi? | Open Subtitles | دعني أخمن, آفة صغيرة ومزعجة مثلك على الأغلب لست مشهوراً, صحيح؟ |
| Gece Mahkemesi'nin Kraliçesi, salon sahibinin baş belası. | Open Subtitles | ملكة المحكمة الليلية آفة حارس الصالون |
| Tushar. | Open Subtitles | آفة. |
| Kötü bir salgın. | Open Subtitles | آفة الشر الأوبئة. |
| Bu hastalık genelde ölüm ya da kanser riski taşımayan bir beyin dokusu zedelenmesi ya da tümör yüzünden olur. | Open Subtitles | وهذ آفة في الدماغ ...أو ورم التي على الأرجح لا تهدد حياتك أو سرطانية |
| Litik lezyonlar. | Open Subtitles | " آفة ليتيك " |
| Bir zamanlar, kendilerini yılan belasından kurtarmanın özlemini çeken insanlar vardı. | Open Subtitles | كان ياما كان مجموعة من الناس الذين يريدون التخلص من آفة كوليبرا |