| Bu masaya çakılı kalmak bana, düşünecek bolca zaman sağladı. | Open Subtitles | الجلوس على ذلك المكتب أتاح لي الكثير من الوقت لأفكر |
| Adınız buraya girmenizi sağladı ama sizin sorun çıkarmanıza izin vermez. | Open Subtitles | أتاح لك اسمك الدخول إلى هنا، لكن لن يخرجك من ورطتك |
| Paul Offit: Aşı, çocuk felci virüsünü ortadan kaldırmamızı sağladı. | TED | باول أوفيت:... أتاح لنا التطعيم تقليل الإصابة بفيروس شلل الأطفال. |
| Bu diğerlerinin ulaşamadığı insan ve hikayelere erişmemi sağladı. | TED | أتاح لي هذا الأمر الفرصة للوصول للناس ، ولقصص لا يستطيع أناس اَخرين الوصول إليها. |
| Bu da, bir şekilde oldukça farklı olduğumuz insanlara alışmamızı sağladı. | TED | وأعتقد أن هذا أتاح لنا أن نكبر لما أصبحنا عليه بطريقة كانت مخنلفة على نحو لا يصدق. |
| Bu durum aletimi onun örneklerinde de test etmemi sağladı. | TED | وقد أتاح لي ذلك اختبار أداتي على عينتها أيضاً. |
| Böylece sınırlı araştırma olanakları ile yaratıcılığım imkansız görünen engelleri aşmamı sağladı. | TED | ولذا، فإنه ومع هذه الفرص المحدودة، الإبداع هو ما أتاح لي تجاوز هذه العوائق المستحيلة. |
| Ekmeği bölmek her zaman ezber bozmama ve insanları bir araya getirmeme olanak sağladı. | TED | تقطيع الخبز أتاح لي دائمًا كسر القالب والتواصل مع الناس. |
| Ama elektronik minyatürleştirme insanların teknolojiyi bir cep telefonunun içine sığacak şekilde küçültmesini sağladı. | TED | لكن ما فعله تصغير الإلكترونيات هو أنه أتاح للناس تقليص التكنلوجيا إلى هاتف محمول. |
| İçimdeki canavar ölmeliydi bu da insan yanımı kurtarmanı sağladı. | Open Subtitles | الوحش يداخلي من كان عليه أن يموت مما أتاح لكٍ إنقاذ جانبي البشريَ |
| O risk sana koridorda hisse alma imkânı sağladı. | Open Subtitles | و ذلك الخطر أتاح لك الفرصة للمشاركة في المجاز. |
| Uyuyacak bir yerimizin olması rüya görmemizi sağladı. | Open Subtitles | . الحصول على مكان للنوم ، أتاح لنا أن نحلم |
| İnsanlara duyduğu korkuyu kaybetmek bir hayvanın şehirlerin her yerine yayılmasını sağladı hemde kalabalıklar halinde. | Open Subtitles | فقدانهم للخوف من الإنسان قد أتاح لحيوان واحد أن ينتشر في المدن في كل مكان وفي أعداد ضخمة |
| Bu Amerikan halkının istediği ve seçilen liderlerimizin bu konuda ne yaptığı arasındaki utanç verici ayrımı bitirmeye -ve bu da patlama noktasıdır- başlamamızı sağladı. | TED | أتاح لنا هذا أن نبدأ في ردم، وهذا هو الإنجاز الفعلي ردم الهوة والإنفصال المشين بين ما يريده عامة الشعب الأمريكي وما يقوم به القادة المنتخبون بشأن تلك الإرادة. |
| Bununla üç veya dört gün boyadım, çok fazla damlattı ama bana çok güzel bir zımparalama yüzeyi sağladı ve de cam gibi bir sonuca ulaştım. | TED | قمت برشه لحوالي ثلاثة إلى أربعة ايام، إنه يتقطر بشدة، لكنه أتاح لي حقاً بالوصول لسطح رملي لطيف ويمكنني الحصول عليه بسلاسة الزجاج. |
| Marge'ın 5 golcüsüne 3 puanlık uzun menzilli atış yapmasını sağladı. | Open Subtitles | مما أتاح لها بأن تضع 5 مهاجمين و بدأت مسعاها في... الفوز و الحصول على الثلاث نقاط. |
| Uzay çağının başlaması ile bilim adamları görünmeyen uzayda daha uzaklara gidebilmelerini sağladı. | Open Subtitles | ثلاثة، إثنان، واحد وها هو المكوك (ديكسفري) قد أقلع. أتاح فجر عصر الفضاء للعلماء الرؤية |