| Cebimde bir buçuk dolarla dolaşıyorum Jake. | Open Subtitles | أنا أتجول وفي جيبي دولار ونصف لاسمي يا جيك |
| Nerede olduğum hakkında fikrim yoktu. Milleti bulana dek dolaştım. Sürükleyici şeyler. | Open Subtitles | لم يكن لدي أي فكرة عن مكاني ، و كنت أتجول حتى وجدت الجميع ، و معدات التثبيت |
| Başka bir örneğe bakalım. Hindistanda köylerden birini dolaşıyordum. | TED | سأعطيكم مثال آخر، كنت أتجول في إحدى القرى في الهند. |
| Etrafta arabayla dolaşırken bu muazzam restorandı düşünmekten kendimi alıkoyamadım. | Open Subtitles | أتجول بالسيارة ولا أتوقف عن التفكير بشأن هذا المطعم الكبير. |
| Ağzımdan kaçıracağım diye korkarak geziniyorum. | Open Subtitles | و لكني كذبت انا أتجول كل يوم خائفاً من أن يفلت لساني |
| Şirketin arabasında aylak aylak dolanıyordum. Kiminkinin içindeydin sen? | Open Subtitles | لقد أتجول كنت فى سيارة الشركة، ماذا عنك؟ |
| Galiba biraz Etrafta dolaşıp aklımdaki soruların cevaplarını bulmaya ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | أظن هذا، كنت فقط أتجول في الجوار وأبحث عن بعض الإجابات. |
| Yok birşey, birazcık dolaşıyorum. Kızlar neden böyle görünmek ister ki? | Open Subtitles | لا شئ , أتجول قليلاً فحسب لماذا تريد الفتيات أن تبدوا كذلك ؟ |
| Evin içinde dolaşıyorum ve sanki artık benim evim değilmiş gibi geliyor. | Open Subtitles | انا فقط.. أتجول في هذا المنزل وهو ليس منزلي بعد الآن |
| Senin yüzünden elimde çöğreyimle içine bandırcak bişey olmadan aptal gibi dolaşıyorum. | Open Subtitles | أصبحت أتجول هنا كالأبله مع دونات ولاشيء لأشربهمعها. |
| Bir süre Etrafta dolaştım sonra buraya geldim. | Open Subtitles | لقد كنت أتجول قليلا ثم أتيت الى هنا |
| Kimseyle konuşamıyordum, yalnızca... Aylak aylak dolaştım... | Open Subtitles | لم أكن أتحدث إلى أي شخص كنت أتجول فقط |
| Amaçsız bir şekilde kanalizasyonlarda dolaşıyordum. | Open Subtitles | أتجول في المجاري بحثاً عن أي شيء مهما كان |
| Evime döndükten sonra bir gün markette dolaşırken rafların önünde donakaldım. | TED | بعد أن عدت إلى الديار، كنت أتجول في البقالة، ثم تجمدت أمام وحدة الإنتاج. |
| Üzücü bir şekilde Penny, bu akşam Kara Şövalye'yim ben ...bu acımasız sokaklarda amaçsızca geziniyorum. | Open Subtitles | هذه الأمسية أنا فارس الظلام أتجول بتلك الشوارع الحقيرة لوحدي |
| Tertemiz bir membanın, dolanıyordum etrafında... | Open Subtitles | * عند نافورة صافية بينما كنت أتجول * |
| Dürüst olacağım. Öylesine dolaşıp elime geleni topladım. | Open Subtitles | لأكون صريحاً, فقط كُنت أتجول وأطالع في الأشياء |
| Bu yüzden bu sahalarda yürüyüş yapmaya karar verdim ve bakterilerle dolup taşan toprak örnekleri topladım. | TED | قررت أن أتجول عبر تلك المواقع وأن أجمع عينات من التربة تعج بالبكتيريا. |
| Ben ortalıkta dolanıp adam ve küçük kızları öldürmüyorum, onları gömüp tekrar çıkarmıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أتجول و أقتل الرجال و الفتيات الصغيرات و أدفنهم و من ثم انبش قبورهم بووث؟ |
| Bir gün, sokakta yürürken balık satan insanlar gördüm. | TED | في يومٍ ما، كنت أتجول في الشارع، ورأيت أناسا يبيعون السمك. |
| Onu Londra'da arkamda bıraktım... ve şimdi genç bir adamla takılıyorum. | Open Subtitles | تركته فى لندن.. و أنا الآن أتجول فى المدينة مع شخص صغير سناً |
| Şu su işine para toplamak için okulları geziyorum. | Open Subtitles | أتجول عبر المدارس أجمع النقود لأجل بناء آبار للفقراء |
| Bütün odunları tepeye toplamışlardı ve bana da onların arasında dolaşmama izin verirdi. | Open Subtitles | و لديهم كل تلك الغابات هناك و كان يتركني على حُريتي، يتركني أتجول |
| Çevrede dolanıyorum ve bizim fiyatlarımızın beş katı fiyatlarla saç kesen kuaförlere bakıyorum. | Open Subtitles | أتجول في المدينة وأرى كل هذه صالونات الحلاقة التي ترفع ثمن الخدمة خمس أضعاف مقارنة بأسعارنا. |