| Yani çekirdek nikel ve demirden çok daha ağır bir şeyden oluşuyor olmalı. | Open Subtitles | لذا الصميم يجب أن يكون مصنوع من شيء ما أثقل من النيكل والحديد | 
| Salonun her yanına tüp yerleştirdik, yere yakınlar, çünkü karbondioksit havadan daha ağır. | TED | لقد قمنا بتثبيت أنابيب في كل أنحاء هذا المسرح. قريبا من الأرض لأن ثاني أكسيد الكربون أثقل من الهواء | 
| Tekerlekler eğrildikçe civanın her haznenin altına akacağını ve dolayısıyla tekerleğin bir kısmını diğerinden daha ağır hale getireceğini düşünmüştü. | TED | لقد رأى أن بدوران العجلات، سيتدفق الزئبق إلى قاع كل خزان، تاركًا أحد جوانب العجلة أبديًا أثقل من الآخر. | 
| Benim şu hesap makineli Swatch'ımdan çok daha ağırmış. | Open Subtitles | إنها أثقل من ساعتي التي بها آلة حاسبة | 
| - Belki tahtalar paradan daha ağırdır. - Belki de değildir. Kontrol ettim. | Open Subtitles | ـ ربما الكتل الخشبية أثقل من النقود ـ إنهم لم يتفقدوا | 
| Tırnak törpüsünden daha ağır bir şey kaldırabilseydin bu durumda olmayacaktık. | Open Subtitles | لو كان بإمكانك أن ترفع أي شئ أثقل من علبة تجميل لما كنا في هذا الوضع الان | 
| On bin dolar bundan daha ağır olur diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | كُنت أظن أن عشرة آلاف أثقل من هذا كثيراً | 
| Volkanik bacalar, zehirli karbon monoksit üretmekte, havadan daha ağır olduğundan dolayı da, yere yakın boğucu bir katman oluşturmuş durumda. | Open Subtitles | تنتج فتحات البراكين غازات أول أكسيد الكربون السامة وحيث أنها أثقل من الهواء تشكل طبقة خانقة قريبة من الأرض | 
| Güneş'imizden 2 milyon defa daha ağır kocaman birşey. | Open Subtitles | انه ثقب عملاق أثقل من شمسنا بإثنين مليون مرة | 
| Su buzdan daha ağır olduğu için buzun dibine çökecek ve buz örtüsünün tamamını yükseltecektir. | Open Subtitles | فالماء أثقل من الجليد ، لذا سيدفع نفسه تحت الجليد ويرفع صفيحة الجليد فوقه | 
| Yıldızlar her üretimde, bir öncekinden daha ağır elementler oluşturarak patladı ve yeniden doğdu. | Open Subtitles | تنفجر النجوم وتولد من جديد. كل جيل بعناصر أثقل من سابقه. | 
| Derinlerde sağlam bir merkezin etrafında dönen titanyum oksit bulutları Dünya'dakinden 100 kat daha ağır olurdu. | Open Subtitles | في الداخل تدور سحب أكسيد التيتانيوم حول قلبٍ صلب أثقل من الأرض مئة مرّة | 
| Şimdi, oğlunuz Lyle o zamanlar yeni yeni yürüyordu ve karınız bahçe çapasından daha ağır bir şey kaldıramıyordu ve bu suçların kişisel doğası bize bir tane suçlu olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | الان,إبنك لايل كان مجرد طفل حينها و زوجتك لا تحمل ما هو أثقل من خرطوم مياه و الطبيعة الشخصية لتلك الجرائم تشير لنا | 
| Güneş evrelerini beş defa görmüş çocuktan daha ağır bir şey gönderirsek Kasa anlar. | Open Subtitles | ستعلم القبة إن أرسلنا لها أي شيء أثقل من طفل عمره 5 أيام | 
| 1895'te, Lord Kelvin havadan daha ağır demirle uçmanın imkansız olduğunu söyledi. | Open Subtitles | عام 1895 , قال اللورد كليفين أن طيران ما هو أثقل من الهواء مستحيل | 
| Ama bahse varım Hugh Potocki'yi Bombay'den ilk geldiğinde tartsaydık cesedinden 15 kilo daha ağır çekerdi. | Open Subtitles | لكنّي راهنت بأنّ إذا وزنّا هيو بوتوكي عندما هو fiirst وصل هنا من بومباي بأنّ هو كان 33 باونات أثقل من جثّته. | 
| Beş milyonun %75'i, kalemden ağır bir şey eline almamış. | Open Subtitles | 75? من خمسة ملايين لا التقطت أي أثقل من قلم رصاص. | 
| - Merlin göründüğünden daha ağırmış. | Open Subtitles | أنه أثقل من ما يبدوا | 
| "O şey asla uçmaz. Çünkü tahta havadan daha ağırdır!" | Open Subtitles | لن تحلق أبدا لأن وزن الخشب أثقل من الهواء... | 
| - Sütten daha ağırdır. | Open Subtitles | - وهو أثقل من الحليب. - صخرة. كلب. |