| "Her sabah yeni bir ceset yığını oluşuyor ve biz gömmek zorunda kalıyorduk." | Open Subtitles | أجسام جديدة كانت ترقد هنا كلّ صباح ونحن كان لا بدّ أن ندفنهم |
| Dünyanın en iyi eczacılık firmaları vücut geliştirici vitaminler ve kimyaya dayalı maddeler üretiyorlar. | Open Subtitles | البعض مِنْ العالمِ الأجودِ شركات صيدلية معادن كمالِ أجسام صنعِ، فيتامينات , مواد كيمياوية كُلّ مستندة على الكيمياءِ، |
| Sporcuların vücutları birbirinden çok daha farklı duruma gelmiş. | TED | أصبحت أجسام الرياضيين أكثر اختلافًا بكثير عن بعضها. |
| Herkesin güvenliği için sahaya yabancı cisimler atmamanızı rica ediyoruz. | Open Subtitles | لأمان كل شخص نناشدكم ألا تلقوا أى أجسام على الملعب و نشكر تعاونكم |
| Doğru ama bu kaos ortamında kabul edebilir bedenler bulurken epey zorlanıyoruz. | Open Subtitles | نعم ، لكننا نواجه صعوبة في إيجاد أجسام بديلة تتمتع بالقابلية في هذه الفوضى التي بالخارج |
| Burada döşemenin altına saklanmış cesetler vardı. | Open Subtitles | كان هناك جثث هنا، أجسام مدفون تحت الألواح الأرضية. |
| Gelgitte yüzen bütün cesetleri görüyorlardır. | Open Subtitles | رأوا أجسام تطفو على الماء أنهم متمرسون. رأوا كل المهربين. |
| Planktonların atalarının bedenleri bugün yaktığımız karbonun çoğunu telafi ediyor. | TED | الحقيقة أن أجسام أسلاف العوالق تعوض الكثير من الكربون الذي نحرقه اليوم. |
| Bu çocuk diğer insanların bedenlerini... nasıl giyebileceğini biliyor, aynı insanların takım elbise giymesi gibi. | Open Subtitles | ذلك الولد يعرف كيفية الارتداء ارتدى أجسام الناس الآخرين إنه يلبس حُلة مثل الناس |
| Hoffluların araştırmasından, Wraithler beslenince kurbanlarının vücutlarına bir kimyasal salgıladıklarını biliyoruz. | Open Subtitles | نعرف ان عندما يتغذى الريث يطلاقون مادة كيمياوية في أجسام ضحاياهم. |
| Goa'uld'lar asalaktırlar. İnsan vücutlarını ele geçirirler. | Open Subtitles | الجوؤلد عبارة عن طفيليات تسيطر على أجسام الناس |
| Bu da bize üstüne düşünmemiz gereken birkaç cisim bırakır. | TED | يتركنا ذلك إذن مع أجسام قليلة ينبغي أن نفكر فيها. |
| Birkaç saat evvel. En az 10 ceset... | Open Subtitles | فقط منذ عدة ساعات على الأقل عشر أجسام ، حسنا سيدي |
| Oldukça yaklaşan son ajanın akıbeti ceset torbası oldu. | Open Subtitles | العميل الأخير كان على وشك الإقتراب , وأنتهى بهِ الأمر في حقيبة أجسام بشرية. |
| Ama ayrıca denizde yüzen vücut parçaları da buluyoruz. | Open Subtitles | لكننا وجدنا أيضا اجزاء من أجسام تطفو فوق النهر |
| Beyaz Köpekbalıkları, henüz tam çözemediğimiz bir vücut diline sahipler. | Open Subtitles | القرش الأبيض يمتلك لغة أجسام خاصه به واللتى بدأنا ندركها للتو |
| Düz erkekler gerçekten diğer erkeklerin vücutları hakkında yorum yapmazlar. | Open Subtitles | الرجال المستقيمون لا يعلقون على أجسام الرجال الآخرين |
| Her boyutta cisimler çarpışmalara mahkumdurlar. | Open Subtitles | أجسام بكل الاحجام واصطدامها كان أمراً حتمياً |
| Taşıyıcı bedenler arar, onların yaşam güçlerinden güç alır. | Open Subtitles | ويبحث عن أجسام مُضيفة له، يستمد قوته من قوة حياتهم. |
| İlk yıllarda yada o aralarda, orada burada parçalanmış cesetler bulunmuş. | Open Subtitles | السَنَة الأولى أَو بضعة أجسام مشوّهة كانت ظَهرتْ هنا وهناك |
| Son zamanlarda ölenlerin cesetleri hayata dönüyor ve yaşayanlara saldırıyor. | Open Subtitles | أجسام الموتى' ' .تعُودُ إلى الحياةِ وتهاجمْ الأحياء |
| Beyinleri ve bedenleri güdük kalacaktır. | TED | أجسام هؤلاء الأطفال وأدمغتهم ستظل واهنة. |
| Topraklarında çalışan köylülerin bedenlerini kullanarak... suyun can verici esansını... damıtmayı başarmış. | Open Subtitles | مستخدما أجسام فلاحيه تمكن من تقطير المياه لجوهرها الواهب للحياة |
| Simülasyon vücutlarına giriyor su sistemini aç | Open Subtitles | أنه يغزو أجسام المحاكاة . عن طريق تنشيط نظام الماء |
| Bazı yaratıklarla karşılaştık, ekiptekilerin vücutlarını ele geçirdiler. | Open Subtitles | واجهنا شكل من أشكال الحياة الفضائية الغريبة لقد سيطرت على أجسام الطاقم |
| Güneş sistemindeki pek çok cisim sıvı suya sahip değil, o yüzden oralara bakmıyoruz. | TED | والعديد من أجسام النظام الشمسي لا يحتوي على ماء سائل؛ ولذلك لا نبحث هنالك. |
| Birbirleriyle vücutlarını paylaşan iki muhteşem vücutlu insan olarak düşünmeyi tercih ediyorum. | Open Subtitles | أفضل أن أراها أنه شخصان ذوي أجسام مذهلة يتشاركون تلك الأجسام مع بعضهم. |
| Çok garip görünüyorsun, kocaman vücutlarınız var, minicik minicik kafalarınız var. | Open Subtitles | أنتم لديكم منظر غريب أجسام كبيرة و رؤوس صغيرة |
| Gerçekten, kulağınıza kulak şeklinde nesneler tıkayıp huniler sokuyorlardı. | TED | أعني حرفيا , كانوا يقومون بأشياء مثل وضع أجسام على شكل أذن داخل الأذن وإدخال قموع فيها. |