| Ne kadar müdahil olduğunu bilmiyorum, ama bu hoşuma gitmedi. | Open Subtitles | كيف أقحمت في الأمر لا أعرف ولكني لا أحبذ ذلك |
| Oh hayır. Yani bunun için zahmet vermemeyi tercih ederim. | Open Subtitles | لا.أنا أقصد،أنا لا أحبذ فكرة الخوض في مشكلة إحضارها إلى هنا |
| Yalnızca oraya bir başına gitmen fikrinden hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | إني لا أحبذ فقط فكرة خروجك إلى هناك بمفردك |
| Güvenmediğim insanlarla şüpheli yerlere girmeyi sevmem. | Open Subtitles | لا أحبذ الذهاب للزوايا المظلمة مع أشخاص لا أثق بهم |
| Okyanusu severim. Gece okyanus mu? Hayır, almayayım. | Open Subtitles | أنا أحب المحيط لكن المحيط في الليل، لا أحبذ ذلك، وشكرأ لك |
| Düşene bir tekme de ben atmak istemem ama bazen işe yarıyor. | Open Subtitles | لا أحبذ ضرب رجل وهو راقد على الأرض لكنه يوفي بالغرض أحيانا |
| İma ettiğin şey hoşuma gitmedi. Takip edilmek de bir o kadar. | Open Subtitles | لا أحبذ هذا الاعتقاد الذي تشير إليه، ولا أحب أن ألاحق أيضاً |
| Bu tür şeylerde komşunun çıkması hep hoşuma gider ama adamın sabıkası yok, o yüzden sessiz ve ağırdan almak istiyorum. | Open Subtitles | دائما ما أحبذ الجار في مثل هذه الحالات لكن يا جماعة لا يوجد عنده سوابق أريد أن أبدأ بالأشياء البسطية وبهدوء |
| Yeni şerif gelmeden bunu yapmak hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | لا أحبذ فعل ذلك والشريف الجديد لم يصل بعد |
| -Boğa güreşcilerini tercih ederim. -Bunu duyduğuma sevindim. | Open Subtitles | ـ بل أحبذ مصارعى الثيران ـ أنا سعيد بسماع هذا |
| 50 yaşıma gelince başım dimdik yürümeyi tercih ederim. | Open Subtitles | أنا أحبذ المشي سليماً عندما أصبح في الخمسين |
| Eğer atlar karşı olan ilginden bahsediceksen, dinlememeyi tercih ederim. | Open Subtitles | لو كان أمر يتعلق بك وبالحصان أحبذ ألا أسمعه |
| O çocuğun evine gitmelerinden hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | لا أحبذ ذهابهم إلى منزل ذاك الفتى لما لا ؟ |
| 1) İnsanlara eziyet etmeye devam edersen, seni öldürürüm. Öldürmeyi pek sevmem ama işimde çok iyiyimdir. | Open Subtitles | الأول، تجرأ وآذي أحدهم وسأقتلك حينها أنا لا أحبذ قتل الناس، ولكنني جيدٌ فيه |
| Ortayı severim, sıradanlık, sonsuza kadar rahat. | Open Subtitles | أحبذ الأواسط، الرتابة الثابتة، الأريحية الأبدية |
| Yabancıların bu kelimeleri okumasını istemem bu, kalbinin derinliğinden dökülen hoş kelimeleri. | Open Subtitles | لا أحبذ أن يقرأ الغرباء ما كان حميماً و ما كان من الكلمات الحسنة النابعة من قلبك |
| Oğlunla konuşmanı isterim. | Open Subtitles | أحبذ بدلاً من الاستماع للأخبار أن تتحدث مع أبنك |
| Ve ben insanların şükran günü planlarımı bozmalarından hiç hoşlanmam. | Open Subtitles | و لا أحبذ ذلك عندما يعبث الناس بعيد الشكر |
| Tıpkı takımınızda olmamdan hoşlanmadığınız gibi ben de takımımda ineklerin olmasını sevmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أحبذ بأن يكون هناك منحرفين في فريقي ليس بأكثر من أنك لا تحبذ وجودي معكم |
| Demek istediğin şeyden pek hoşlanmadım. Takip ediliyor olmaktan da pek hoşlanmadım. | Open Subtitles | ،لا أحبذ هذا الاعتقاد الذي تشير إليه وأحب أن ألاحق بشكل أخف من ذلك |
| Sevgili dostum, onu yapmaktansa, cinayeti iitiraf etmeyi yeğlerim. | Open Subtitles | صديقي العزيز أحبذ أكثر الاعتراف بجريمة على فعل هذا |
| Arkadaşlarımıza yalan söyleme fikrini sevmedim ama bununla idare edeceğim, teşekkürler. | Open Subtitles | لا أحبذ فكرة الكذب على أصدقائنا لكن سأوافقكِ عليها، شكرًا |
| Çok isterdim ama kapının gıcırtısı bizim sesimizden fazla. | Open Subtitles | أحبذ هذا , لكن صوت الباب أكثر إزعاجاً من كلامنـا |
| Savaş gemilerime hava desteğinin olmaması fikrini beğenmedim. | Open Subtitles | لا أحبذ فكرة بقاء سفنى الحربية هنا |