| Teşekkürler, ama acil haberler taşıyorum ve yoluma devam etmem gerek. | Open Subtitles | شكراً لك، ولكني أحمل إرساليات هامة ويجب أن أستمر في طريقي |
| Bunu da insanların gözünü alsın diye taşıyorum. Tamam, görüşmek üzere. | Open Subtitles | أنا أحمل هذا الجهاز لإضاءته في عينيّ الناس، حسناً، أراك لاحقاً |
| Bu sizi ilgilendirmez ama yine de söyleyeyim, artık hamile kalamam. | Open Subtitles | ليس بأن الأمر لا يَخصّكم ولكن لا يمكن أن أحمل مجدداً |
| Bir insan parçası tutuyorum ve ne oIduğunu biIe biImiyorum! | Open Subtitles | إنّني أحمل جزء من إنسان، ولا أدري حتى ما هو. |
| Polis kanıt olarak elimde bildiri olan bu bulanık fotoğrafı çekti. | TED | ألتقطت الشرطة هذه الصورة المشوشة لي وأنا أحمل المنشورات كدليل ضدي. |
| Ben de öldürebilirim çünkü artık bende de nefret var. | Open Subtitles | حسناً، بوسعي القتل أيضاً لأنني أحمل كم كبير من الحقد |
| Bütün teçhizatı benim mi taşımam gerek, çanta ve. 30 kalibre makineli tüfeği de mi? | Open Subtitles | هل يجب أن أحمل كل هذة المعدات الحقيبة و المدفع الرشاش ؟ |
| Kralınız Rua'ya, imparatordan mesaj getirdim. | Open Subtitles | وأنا أحمل رسالة من امبراطورنا الى اروا ملكك. |
| Umarım orada bir sorunla karşılaşmam çünkü bugünlerde silah taşımıyorum. | Open Subtitles | ، آمل بأن هذا لن يسبب لي بمشكلة . لأني لا أحمل سلاحاً هذه الأيام |
| Dizüstümü her zaman yanımda taşırım; ama öyle bir dosyam yok. | Open Subtitles | أحمل حاسبي معي دائمًا أثناء العمل، لكني لا أملك هكذا ملفات |
| Bunu, bana neredeyse ölmek üzere olduğum günü hatırlatması için taşıyorum. | Open Subtitles | إنني أحمل هذه معي لأتذكر اليوم الذي كدت أن أموت به |
| 15 metrelik yüksek dayanıklı çelik bir kablo taşıyorum tam burada. | Open Subtitles | أنا أحمل معي 50 قدماً من الكابل الصلب العالي الشدّة هنا. |
| Aradığımda asla cevaplamayacaksak neden bu aptal şeyi yanımda taşıyorum ki? | Open Subtitles | لماذا أحمل هذا الجهاز السخيف إنْ لمْ تكوني موجودة حين أستخدمه؟ |
| 35'inde çocuk sahibi olmak istiyorsam 34'üne kadar hamile kalmam gerekmez. | Open Subtitles | إذا رغبت في إنجاب طفل في الـ35 لن أحمل قبل الـ34 |
| Şimdilik çocuk istemediğini söylüyor ama hamile kaldıktan sonra farklı düşünecek. | Open Subtitles | انه يقول أنه لايريد الاطفال الآن ولكنه سيغير رأيه عندما أحمل |
| elimde bu kumandayı tutuyorum; ona bakmıyorum bile ve onu herhangi bir problem yaşamadan idare edebiliyorum. | TED | أنا أحمل جهاز التحكم هذا في يدي، حتى أني لا انظر إليه، يمكنني التحكم فيه بدون أية مشكلة. |
| İşte o yüzden elimde tepsi vardı. Böylece dışarı gelip seni görebilecektim. | Open Subtitles | و لذا كان علي أن أحمل لك الطعام كي أستطيع الخروج لرؤيتك |
| Ve silah bende, ve uçağa gitmek istiyorum. | Open Subtitles | وأنا أحمل المسدس وأريد الذهاب إلى الطائرة |
| Şiddeti sevmem ve asla silah taşımam | Open Subtitles | أكره العنف إضافة إلى أنني لم أحمل أي سلاح |
| Batı İmparatorundan Hun Hükümdarı Rua'ya mesaj getirdim. | Open Subtitles | أنا أحمل رسالة من الامبراطور الغربى إلى أروا، ملك الهون. |
| İçişlerinden ayarladığım kürk eldivenimden başka bi şey taşımıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أحمل شئ سوى قفازات السمور سوف أوصل ذلك لوكالة الأمن الداخلي |
| Bu tür bir analizi yapmak için gerekli olan ekipman yanımda yok. | Open Subtitles | حسنا ، أنا لا أحمل معى المعدات الضرورية لهذا النوع من التحليل |
| Bir hafta boyunca bu yükü taşımak? Biraz da beni düşünsene? | Open Subtitles | أحمل هذا العبء على كتفي طوال أسبوع، هلا تمالكت نفسك قليلاً؟ |
| Gerçekten çiviledin. Bırak da bunları ben alayım. | Open Subtitles | كان تمثيلك رائعًا، دعيني أحمل هذه الأشياء عنكِ |
| Yani derimin rengine bakarak üzerimde uyuşturucu taşıdığımı varsayıyorsun, öyle mi? | Open Subtitles | إذاً فقط وبسبب لون بشرتي , تفترض إنني أحمل مخدرات ؟ |
| Huzur içinde ölmesine izin vermek hayatımda verdiğim en zor karardı. Doktorların söylediği o sözleri gün be gün beraberimde taşıdım. | TED | كان ذلك أصعب قرار اتخذته في حياتي، أن أتركها تموت بسلام، ومازلت أحمل كلمات أولائك الأطباء معي كل يوم. |
| İşte buradaydım, bu garip ülkede, ellerimde servet taşıyordum. | Open Subtitles | كنت هنا ، في هذا البلد الغريب أحمل ثروة في يدي |