| Doğa tarafından herhangi bir sebep için denizanaların yeşil parlaması için, ya da örnek olarak, istila eden bir virüsün protein kodunu fark edebilmek için evrildiler. | TED | تطورت من الطبيعه حتى تمكّن قنديل البحر من أن يتوهج أخضراً لسبب ما أو بهدف الكشف عن الشفره الوراثيّه لفيروس معدي مثلاً |
| Bir dahaki sefere, uyumlu bir cüppe için yeşil ipek getireceğim. Ah, Rhett. | Open Subtitles | في الرحلة القادمة سأجلب لكِ حريراً أخضراً لصناعة ثوب يليق بك |
| "yeşil olmak kolay değil" Albümünü de almış mıydın? | Open Subtitles | هل لديك أيضاً اسطوانتة ''ليس من السهل أن تكون أخضراً''؟ |
| yeşil elbise giymişsin. Nesin sen, İrlandalı mı? | Open Subtitles | أنتِ ترتدين رداءاً أخضراً هل أنتِ آيرلندية؟ |
| Bu diyet modası yüzünden en son müşteri geldiğinde muz standı hala yeşildi. | Open Subtitles | تعلم، كل الشكر للحمية الجنونية في آخر مرة حظينا بها بزبون كشك الموز كان مايزال أخضراً |
| Bana bu akşam yeşil birşeyler yiyeceğine söz ver. Yapraksal yeşil, sakız olarak değil. | Open Subtitles | عديني بأنكِ ستأكلين شيئاً أخضراً الليلة أخضر وبه أوراق وليس علكة خضراء |
| Eve döndüğümde aynaya bakınca... yüz maskemi yıkamayı unuttuğumdan... yüzümün yeşil olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | فذهبت للمنزل و نظرت في المرآة و كان وجهي لازال أخضراً أثر قناع أخضر نسيت أن أنزعه |
| - Herhangi bir kan lekesi Luminol'a temas ettiğinde, mavimsi yeşil bir renk çıkarır. | Open Subtitles | أية بقع دم سوف تضيء أخضراً مائلاً للزرقة عندما يحتك بها اللومينول |
| Sen doğmadan önce bile çöpe plastik köpük atıyordum gökyüzü hala mavi, çimenler de hala yeşil. | Open Subtitles | ولا تزال السماء زرقاء والعشب لا يزال أخضراً |
| Eğer dikkatli bakarsanız, yanıp sönen yeşil ışığı görebilirsiniz. | Open Subtitles | لو أمعنتما النظر، ستلاحظان ضوءً أخضراً وامض يميل للأصفر |
| Turuncu yerine yeşil rengi mi kullansaydık? | Open Subtitles | هل وجب أن يكون أخضراً بدلا من البرتقالي ؟ |
| Hayır kırmızı değil- bana sarı yahut yeşil birşey ver. Yakındaki dükkandan. Kırmızı olmasın! | Open Subtitles | ليس أحمراً وإنما أصفرا أو أخضراً من متجر مجاور، وليس أحمراً |
| Dişi olanlar yeşil renkle parlayarak erkeklerin ilgisini çekmeye çalışırlar yabancıları uyarmak için ise kırmızı renkle parlarlar. | Open Subtitles | أترى، الإناث تتوهّج لوناً أخضراً لجذب الذكور واللون الأحمر لتخويف الحيوانات المُفترسة. |
| Denizanasının genleri yeşil floresan proteini üretiyor. | Open Subtitles | جينات قنديل البحر تنتج بروتيناً أخضراً متألّقاً |
| - Oradan yeşil bir ışık çıkıyordu. | Open Subtitles | كان هنالك وهجاً أخضراً يصدر من داخل الصندوق |
| Tabelanın önünde bir bardak bira ile bekle,rengi yeşil oluyor. | Open Subtitles | تَحْملُ a زجاج البيرةِ أمامه، يَدُورُ أخضراً. |
| Benim 3 adet yeşil kartım var. | Open Subtitles | أنا أحمل كارتاً أخضراً لي ولأولادي |
| Pantolonunda yeşil boya mı var? | Open Subtitles | أليس ذلك دهاناً أخضراً علي بنطالك ؟ |
| Ona "hayır" diyeceğini bildiğin bir şey sor da, sadece yeşil mi çalışıyor görelim. | Open Subtitles | سلها شيئاً تعلم أن إجابته ستكون "لا" لترى إن كانت تصدر ضوءاً أخضراً وحسب أو ماذا |
| Yo, yeşildi. | Open Subtitles | كلاّ، بل كان أخضراً |
| Ve rengi de ye... yeşildi. | Open Subtitles | و كان أخضراً |