| Muhtemelen üzerinde deney yapmanın çok fazla soruna yol açtığını anladılar. | Open Subtitles | من المحتمل أنهم أدركوا أن تجرتهم عليها تسبب الكثير من المشاكل |
| Wow! Sanırım başlarına getireceğim belanın faydadan daha büyük olduğunu anladılar. | Open Subtitles | واو ، أخمن بأنهم أدركوا أنني سأسبب مشاكل أكثر مما أستحق |
| Ne olup bittiğini anladıklarında başımız büyük belaya girecek. | Open Subtitles | سنقع في ورطة كبيرة إن أدركوا ما الذي يحدث. |
| Bir şeylerin biteceğini ama yine de dayanılabileceğini fark ederler. | Open Subtitles | أدركوا أن الأمور يُمْكِنُ أَنْ تَنتهي لَكنَّك ما زِلتَ باقياً |
| En güçlü mikroskoplar altında bile görülemeyecek kadar küçük olduklarının farkına vardılar. | Open Subtitles | فقد أدركوا أنها أصغر جداً من أن ترى حتى تحت أقوى المجاهر |
| Neler olup bittiğinin farkında varmışlardı. | Open Subtitles | لأنهم وقتها أدركوا فجأة ما هم مقبلون عليه |
| Ama kısa süre sonra farkettiler ki bu kozmik mucizenin sebebi, yaklışık yüz yıl önce öngörülmüştü. | Open Subtitles | إلا أنّهم سُرعان ما أدركوا أنّ سبب السراب الكوني الغريب قد تنبأوا به قبل قُرابة المائة عام. |
| Fakat bir süre sonra, bunun önemli bir gereksinim olduğunu anladılar ve o yolu asfaltladılar. | TED | لكن بعد فترة أدركوا بأن الأمرعبارة عن حاجة حقيقية يواجهونها لأجل مرضاهم، لذا قاموا بتبليطها. |
| Sonra çok daha büyük bir altın madeni üstünde oturduklarını anladılar. | Open Subtitles | ثمّ أدركوا أنّهم كَانوا يَجْلسونَ على منجم ذهب أكبر |
| Yaptıklarımı, insanlarım için yaptım. Zaman içeisinde, bunu anladılar. | Open Subtitles | ما فعلته، كان من أجل شعبي و بمرور الوقت أدركوا ذلك |
| Böylece devrimci olamayacağımı anladılar. | Open Subtitles | لقد أدركوا بأنّني لا أستطيع أن أكون ثوري |
| Eskiden öyleydim, ama sonunda onlara ihanet ettiğimi anladılar. | Open Subtitles | هذا ما كنت أفعله لكنهم أدركوا أنني خنتهم |
| Bu tür bir teknolojinin Amerika ordusunda kullanıldığını anladıklarında, dünya hükümetlerinin nasıl tepki verdiğini hayal edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنكِ أن تتخيلي كيف كان رد فعل الحكومات في العالم عندما أدركوا استخدام هذا النوع من التقنية في الجيش الأمريكي |
| Kim olduğumu anladıklarında yüzlerini görmeliydiniz. | Open Subtitles | كان يجب أن ترى وجوههم عندما أدركوا من أكون. |
| Onlardan biri olmadığını fark ederlerse bu dünyadaki fiziksel bedenin için geleceklerdir. | Open Subtitles | اذا أدركوا أنك لست واحد منهم، فسيأتوا لجسدك الطبيعي في هذا العالم. |
| Heparin testlerinde ürünün... taklit edildiğinin farkına vardı. Taklit olanının maliyeti dokuz pound olmasına karşın... | TED | و الاسوأ من ذلك أن بعض المزودون أدركوا أن بأمكانهم أن يستعيضوا بمنتج مشابه للهيبارين في الفحوصات |
| Sizin çevrenizde bir imparatorluk kurmaya çalıştığımın farkında değil misiniz? | Open Subtitles | لقد أدركوا أنني أبني امبراطورية معتمداً عليك |
| Çünkü bu karanlık çizgileri görebiliyorsunuz, farkettiler ki bunlar bir zamanlar yaşayan bir şeylerdi. | Open Subtitles | لأنك تستطيع أن ترى هذه المَلامِحُ المظلمة هنا، أدركوا أن هذا الشيء كان يعيش هنا ذات مرة. |
| Şimdi yöntemlerindeki hatayı gördüler ve teknolojiyi daha insancıl yapmak istiyorlar. | TED | اﻵن أدركوا أن أساليبهم كانت خاطئة وأصبحوا يسعون إلى جعل التكنولوجيا أكثر إنسانية. |
| Belki de kadimler onları kontrol edemediklerini anlayınca yapmışlardır. | Open Subtitles | لكن ربما القدماء فعلوا ذلك عندما أدركوا أنهم لا يستطيعون التحكم بهم |
| Ana damarlarının tıkalı olduklarını farkettiklerinde bile muhtemelen yaşam destek ünitesini terkederler. | Open Subtitles | ومن المحتمل إنهم تركوا الحاضنة عندما أدركوا إدارتهم للمفتاح الصغير أتى بنتيجته. |
| Sizin için endişeleniyorum. Ya başkenti terk ettiğinizi anlarlarsa? | Open Subtitles | إنني قلقة عليك ماذا لو أدركوا أنك غادرت العاصمة؟ |
| Normal öğrencilerin olağanüstü becerileri olduğunun farkındalar ve öğrenme imkanlarını kişiselleştiriyorlar. | TED | أدركوا بأن الطلاب العاديين يملكون مواهب استثنائيةـ فقاموا بتعديل فرص التعلم. |
| Birşey hatırladılar demek... birbirlerine aşık olduklarına... ve hatırladıklarında "Uh-huh" dediler. | Open Subtitles | يعنى أنهم أدركوا شيئا أنهم يعتمدون على بعضهم وعندما يدركون هذا يقولون آه آه |