| Bay Monk, o tepede uyandığım zaman, buna kendim de inanamadım. | Open Subtitles | سيد مونك، عندما أستيقظت ذلك الصباح الملعون لم أستطع تصديق نفسي |
| Sadece, gençliğimin Züppesi, benim sevgili arkadaşım, babamın bu tarz bir hayatın artık yaşamaya değmediğini düşünmesine inanamadım. | TED | لم أستطع تصديق أن أبي، أدونيس شبابي، صديقي العزيز جدًّا، سيعتقد أن هذا النوع من الحياة مازال يستحق أن يُعاش. |
| Bu iklim krizinin ardındaki bilime, verilere ilk baktığımda okuduklarıma inanamadım. | TED | كانت المرة الأولى التي أتفحص فيها البيانات، في العِلم فيما وراء أزمة المناخ، ولم أستطع تصديق ما كنت أقرأه. |
| İlk önerimi geri çevirdiğinde, bu nefis ironiye inanamadım; | Open Subtitles | وعندما رفض عرضي الأولي لم أستطع تصديق السخرية المبهجة |
| Yani şansıma inanamıyordum. | Open Subtitles | كنت, كما تعلمون لم أستطع تصديق حظي |
| Bu konu hakkında ilk defa bir şeyler duyduğumda, duyduklarıma inanamadım. | Open Subtitles | المرة الأولى التي سمعت هذا لم أستطع تصديق ماأسمعه |
| Birine, böyle bir şey yapabileceğine inanamadım. | Open Subtitles | أنا فقط,لم أستطع تصديق أنه يمكنه, فعلُ ذلك لأحدهم |
| Tutuklandığını duyduğumda, inanamadım. | Open Subtitles | عندما سمعتُ أنهم قبضوا عليه،لم أستطع تصديق ذلك |
| Karşı taraf için çalıştığını duyduğumda kulaklarıma inanamadım. | Open Subtitles | كما تعلم , عندما سمعت أنك تعمل مع الجانب الآخر أنا فقط لم أستطع تصديق ذلك |
| Kahrolası inanılmaz bir şeydi. Ben inanamadım. Yani... | Open Subtitles | لقد كان لا يُصدق , لم أستطع تصديق ذلك أعني |
| Hiç kardeşim olmamıştı o yüzden bana senden bahsedince inanamadım. | Open Subtitles | لم أحصل على أشقاء أبداً, لذا حين أخبرني بشأنك لم أستطع تصديق الأمر |
| O kadar süperdi ki benimle çıkmak istediğine inanamadım. | Open Subtitles | كـان رائعـا جـدا لدرجـة لم أستطع تصديق أنـه أراد مواعدتـي |
| Ne olduğuna inanamadım ve gerçekten çok üzüldüm. | Open Subtitles | لم أستطع تصديق ذلك، وحزنت لذلك أشدّ الحزن. |
| Söylemem gerekir ki, onu gördüğüm ilk anda David, gözlerime inanamadım. | Open Subtitles | وعلي القول في المرة الأولى التي رأيته ديفيد لم أستطع تصديق عيناي |
| Gelen kişi oydu ama ben inanamadım işte. | Open Subtitles | لقد كانت هي, و.. وأنا فقط لم أستطع تصديق الأمر |
| Zar zor uyuyorum. Çıkan sonuçlara inanamadım. | Open Subtitles | . لم أكن أنام، لم أستطع تصديق نتائجي |
| İnanamadım. Hâlâ inanmıyorum. | Open Subtitles | لم أستطع تصديق ذلك لازلت لا أصدق الأمر |
| - Buna inanamadım. - Ara sokakta başka birileri de var mıydı? | Open Subtitles | ولم أستطع تصديق ذلك - أكان هناك أحد آخر في الزقاق؟ |
| İnanamadım, oydu ve onu Dairesine kadar izledim. | Open Subtitles | لم أستطع تصديق هذا فلحقته حتى شقته |
| İnanamıyordum. | TED | لم أستطع تصديق الأمر. |