| Evet, çok hoş. Ben de isim seçmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أجل ، جميل للغاية لا أستطيع الانتظار حتى أختار اسماً |
| sabırsızlanıyorum. Bu kuru üzümlü kek. - Hardalın tadı ağzına geldi mi? | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار إنها كعكة الزبيب الكروية هل تستطيع تذوّق الخردل ؟ |
| Yeni sesimi arkadaşlarımla kullanmak için sabırsızlanıyorum. | TED | لا أستطيع الانتظار لاستخدام صوتي الجديد مع أصدقائي. |
| Güzel, sabırsızlanıyorum. Oturun. Sigara alın. | Open Subtitles | عظيم لا أستطيع الانتظار أجلس و تفضل سيجارا |
| sabırsızlanıyorum. - Mahallemiz harikadır. Ona okul bahçesini gösteririz. | Open Subtitles | لن أستطيع الانتظار لأرى الحي القديم نستطيع أن نريها باحة المدرسة |
| Oraya varmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | عندما يتحدث حول بلده أكاد لا أستطيع الانتظار أن أصل إلى هناك |
| Öyleyse senin oradan düşüp kıçının üstüne oturman için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | اذا أنا لا أستطيع الانتظار ختى أراك تسقط و تهبط على مؤخرتك. |
| Hayatım, yemeğe başlamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار لكى أبدأ فى تناول الطعام |
| Ona çıkma teklif etmek için sabırsızlanıyorum! | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى أسألها الخروج معي |
| "sabırsızlanıyorum oraya varmaya, yemekleri yalayıp yutmaya. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار للوصول الى هناك , لآكل شيئاً من جوجيل المقلي |
| Seni görmek için sabırsızlanıyorum. Seni çok seviyorum. | Open Subtitles | ولا أستطيع الانتظار لرؤيتك وأحبك كثيرا جدا |
| Ben de senin üzerine çıkmak için sabırsızlanıyorum bebeğim. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار لوضع ساحة ديك عليك، العسل. |
| Gelecek seferki seans için sabırsızlanıyorum. Bu onlara ağzının payını verecektir. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى جلسةالمصارحة القادمة سأقوم بإخراسهم جميعا |
| Nasıl gittiğini duymak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى أسمع كيف تجري الأمور |
| Bende seni görmek için sabırsızlanıyorum. Pazar. Tamam, teşekkürler, hoşça kal. | Open Subtitles | أجل ، لا أستطيع الانتظار حتى أراك أيضاً يومالأحد،حسناً،شكراً إلىاللقاء . |
| Rosie´e parayı ödediğimizde yüzünün halini görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار لرؤية وجه روزي عندما ارد الدين |
| O pabuçları sonsuza dek bekleyemem. | Open Subtitles | فأنا لا أستطيع الانتظار للأبد للحصولعلىهذاالحذاء. |
| Tanrım! Onunla bir daha konuşmak zorunda kalmayacağım günleri iple çekiyorum. | Open Subtitles | يا إلهي، لا أستطيع الانتظار حتى لنّ أتحدثُ معهُ بعد الأن |
| Yarın gece bu ışıkların altında fıskiyeyi açmanı dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى تقوم بتشغيل النافورة تحت هذه الأضواء ليلة الغد |
| Evet. Kitap zevkini duymayı Bekleyebilirim. | Open Subtitles | نعم،لا أستطيع الانتظار لأعرف ذوقك فى الكتب |
| Ve hayatımı seninle paylaşmak için can atıyorum. | Open Subtitles | وأنا لا أستطيع الانتظار لتبادل حياتي معك إلى الأبد. |
| Sabredemedim, o yüzden arabaya binip geliyorum. | Open Subtitles | لم أستطيع الانتظار) لذا سأقفز بالسيارة وحسب |
| İçeri girmeyi daha fazla bekleyemeyeceğim. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار للدخول إلى هناك |