| Konuşmamın sonunda şunu söylemek isterim ki bu odada bulunanlar olarak hepimizin sırları var ancak açık konuşalım | TED | وفي نهاية هذه المحادثة، أود القول أني أعلم أنّ الكثير منا في هذه القاعة يملك أسرارًا ولكن دعونا نجهر بأصواتنا. |
| Otomobil sanayiinin sırları artık o kadar da gizli değil. | TED | فأسرار مصانع السيارات لم تعد أسرارًا بعد. |
| Bazı insanların öyle sırları olur ki hayal bile edemezsin. | Open Subtitles | بعض الأشخاص يمتلكون أسرارًا لا يسعكِ تخيّلها |
| Ayrıca çerçeve boyunca gizlenmiş ek unsurlar yakın gözlemciler için daha fazla sırlar bile sunuyor. | TED | والعناصر الإضافية المختبئة في أرجاء الإطار تعرض أسرارًا أكثر للمراقبين عن كثب. |
| sırlar anlatacagız ve sırdaş olucaz. | Open Subtitles | سوف نخبر بعضنا أسرارًا ونتصرّف بحميميّة. بدون وجود فتية. |
| Çok sır saklıyor ama. | Open Subtitles | -إنها تستبطن أسرارًا جمَّة . |
| Atık kâğıt kutusunda parçalanmıştı, fakat bir araya getirilince, fark edildi ki, aynı rütbeden birisi Almanya'ya askeri sırları satıyordu. | TED | تم تمزيقها ورميها في سلة المهملات، لكن عندما تم جمعها من جديد، اكتشفوا أن أحدًا من صفوفهم كان يبيع أسرارًا عسكرية للألمان. |
| Onlar sırları aydınlatıyorlar. | Open Subtitles | تنير أسرارًا خفيّة |
| Herkesin sırları vardır. | Open Subtitles | الجّميع لديهم أسرارًا. |
| - Caleb'in sırları yok. | Open Subtitles | حسنًا، (كاليب) ليس لديه أسرارًا |
| Ancak ışığın içinde daha da büyük sırlar gizliydi. | Open Subtitles | ولكن أسرارًا أعظم بكثير ما زالت مختبئة عميقًا داخل الضوء |
| Bu şeyler harika ve görünüşe göre aniden kaçmışlar ama bizim bilmediğimiz büyük sırlar sakladıklarını düşünmüyorum. | Open Subtitles | هذه الأشياء رائعة ويبدو أنهم كانوا يقومون بعملٍ جدي هنا لكن ما أقوله فحسب هو ألا تعتقد أنهم كانوا يعرفون أسرارًا عظيمة نحن نجهلها؟ |
| Çözmek için başka sırlar arayın. | Open Subtitles | جِدْ أسرارًا تخصّكَ. |