| Bizim meslekte efsanedir. Bu işe başvurmamın en büyük sebeplerinden biriydi. | Open Subtitles | لقد كان أسطورة أنهُ أحد الأسباب التي جعلتني أتقدم للعمل هنا |
| 28-29 yaşlarında olmasına rağmen tam bir efsaneydi. | Open Subtitles | لم يكن يتعدى التاسعة والعشرون في ذلك الوقت ولكنه كان أصبح أسطورة بالفعل |
| O dağda yaşayan bir yaratıkla ilgili bir efsaneye inanıyorlar. | Open Subtitles | هناك أسطورة يؤمنون بها حول وجود مخلوق ما يعيش هناك |
| Lima'da çocukken, büyükbabam bana bir efsaneyi anlattı: Peru'nun İspanyollar tarafından işgali. | TED | عندما كنتُ صبياً في ليما، حدّثني جدي عن أسطورة بشأن الغزو الإسباني لبيرو. |
| Sen bir efsanesin. | Open Subtitles | وأكثر شركات المحاماة إحتراماً في العالم أنت أسطورة |
| Maya efsanesine göre, hayal ötesi bir bilgi dağarcığına kavuşuyorsun. | Open Subtitles | بحسب أسطورة المايا يرشدك هذا إلى نبع معرفه يفوق الخيال |
| Dr. Roosevelt ortadan kaybolduğunda, Seconalar arasında popüler olmuş bir mit bu. | Open Subtitles | أي أسطورة التي كسبت بعض العملة بين سيكونا عندما الدّكتور روزفيلت إختفى. |
| Einstein'nın matematikten kaldığı hikayesi sadece efsaneden ibaretti. | TED | أسطورة أن أينشتاين قد فشل في الرياضيات كان ذلك فقط. |
| Ancak eski bir İrlanda efsanesinin değişik bir açıklaması var. | TED | لكن أسطورة أيرلندية قديمة تقدم تفسيراً مختلفاً. |
| Denizaltı camiasında hemen hemen bir efsanedir. | Open Subtitles | إنه أقرب إلى أن يكون أسطورة في مجتمع الغواصات |
| Yaşayan bir efsanedir. Harper Avery'yi iki kez kazandı. | Open Subtitles | إنها أسطورة حية نعم لقد فازت بجائزة الطب مرتين |
| efsanedir, bunu bir yere yaz, bu da harika Mickey Bricks olağanüstü bir dolandırıcıdır, herkes arasında... | Open Subtitles | إنه أسطورة هذا ميكي بريكس العظيم نصاب فوق العادة.. من الصفوة |
| Tüm Hong Kong tanırdı. Benim babam da Amerika'nın her yerinde efsaneydi. | Open Subtitles | أبي أيضا كان أسطورة في جميع أنحاء أمريكا |
| Baban polis memuru muydu? Memur değildi, amirdi. Tüm Hong Kong'da efsaneydi. | Open Subtitles | لَيس شرطي، ضابط كان أسطورة في جميع أنحاء هونج كونج |
| İşte tam o yıl bir hesap denetçisinden efsaneye dönüşmüştün! | Open Subtitles | تلك السنة كانت نقطة تحوّلك من مدقق حسابات إلى أسطورة |
| Bu efsaneyi herkes biliyor, pek çoğu da buna inanıyormuş. | Open Subtitles | الجميع يعلم أنها أسطورة والكثير من الناس يعتقد بذلك |
| İntörnler ve asistanlar arasında bir efsanesin. | Open Subtitles | أنتِ نوعاً ما أسطورة بعلاقاتك مع المتدربين والمقيمين |
| Yapılması gereken diğer şey ise ürüne darbe vurmaktır, söylediğimiz gibi, marka efsanesine saldırmak. | TED | الطريقة الثانية تكون بالتقليل من قيمة المنتج، مهاجمة أسطورة العلامة التجارية، كما قلنا. |
| Bin yıldır onu gören olmamış. O bir tür mit. | Open Subtitles | لمْ يرَها أحد طيلة ألف عام إنّها أسطورة نوعاً ما |
| Tarihte bir gün varsa efsaneden öte | Open Subtitles | إذاكانهناكيومٌفيالتاريخ الذي هو أكثر من أيّة أسطورة |
| Ama kiranın efsanesinin zamanı çoktan geçmişti | Open Subtitles | لكن أسطورة الإيجار كان حقّاً طريق الماضي |
| Fakat bu efsanevi krallık ve onun güçlü hükümdarı miti Avrupa'daki liderlerin aldığı kararları 400 yıl boyunca etkiledi. | TED | ولكنّ أسطورة هذه المملكة الخرافيّة وحاكمها القويّ ستؤثّر على قرارات القادة الأوروبيين خلال السنوات الأربعمئة المقبلة. |
| Bu, özgün bir şekilde anlatılan, ardında şaşırtıcı gerçeklerle dolu Tanrı Zeus efsanesidir. | Open Subtitles | هذه هي أسطورة زيوس كما تحكى من مصادرها الأصلية و الحقائق المدهشة حولها |
| Ne de olsa pek fazla insan bir efsanenin doğuşuna tanık olduğunu söyleyemez. | Open Subtitles | ليس الكثير من الناس يستطيعوا أن يقولوا أنهم كانوا هناك لتصوير خلق أسطورة |
| Sis onun üzerine çökerken Hindistan efsanelerindeki ayaksız doğan ve bu yüzden hiç konamayan o masal kuşunu gördü. | Open Subtitles | بينما ينزل ضباب مظلم عليه رأى طائر خرافيّ من أسطورة هندية والذي ولد من دون أقدام ولذلك فهو لا يهبط |
| The Legend of Sleepy Hollow dan, bir satırı düşünüyorum. | Open Subtitles | من أسطورة سليبى هولو آخر شئ أعطيته لتلاميذ فصلى قبل الحادث |
| Ben burada bir efsaneyim, o yüzden bir daha çarpma. | Open Subtitles | أَنا a أسطورة حول هذا المكانِ. كذلك لا يَضْربَني ثانيةً! |