| Yapma, Eben. seni mutlu edebilirim. | Open Subtitles | ليس عليك ان تفعل ذلك ايبن أستطيع أن أسعدك |
| seni mutlu edecek,Birinci derece cinayetten içeri tıkabilirsin. | Open Subtitles | حتى أسعدك أكثر, بإمكانك إلقاء القبض عليهما بتهمة القتل من الدرجة الأولى. |
| Sırf seni mutlu etmek için bir hafta parti planladım. | Open Subtitles | أمضيت أسبوعاً و أنا أخطط للحفله فقط لكي أسعدك |
| Sadece sizi memnun etmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | كنتُ أحاول أن أسعدك |
| Eğer bu sizi memnun edecekse... | Open Subtitles | ان أسعدك هذا |
| Ben seni memnun etmek için kefalet ödedim. | Open Subtitles | كان ليصبح عندنا مواسير الآن سببت لنفسي تهمة محاولاً جني نقود كافية لكي أسعدك |
| O adamı dayak yemiş ve sakat halde görmenin seni mutlu edeceğini biliyorum. | Open Subtitles | أعلم ان رؤيتك لذلك الرجل مكسّرا و مضروبا أسعدك |
| Beni çok mutlu ettin ve umarım zamanla ben de seni mutlu ederim. | Open Subtitles | لقد أسعدتني وآمل أنه مع الوقت أن أسعدك أيضاً |
| Eğer seni mutlu ediyorsam, benimle olmak seni mutlu ediyorsa mutlu olabilirsin. | Open Subtitles | إن كنت أسعدك إن كان وجودك معي يسعدك ستكونين سعيدة عندها |
| seni mutlu etmemi istiyorsan beni mutlu etmen gerekiyor. | Open Subtitles | إذا أردتني أن أسعدك يجب أن تسعدني |
| # Zenginlik seni mutlu etmeyecek ki # # O zamanlar mutlu muydun sanki # | Open Subtitles | ذلك لن يسعدك الآن وهل أسعدك آنذاك؟ |
| Seni önemsiyorum ve seni mutlu etmek istiyorum ve... | Open Subtitles | و أريد أن أسعدك |
| seni mutlu kılıyor muyum, Betty? | Open Subtitles | هل أسعدك ، بيتي؟ |
| Sorun değil. Tek istediğim seni mutlu etmek. - Pekâlâ. | Open Subtitles | لا بأس أريد أن أسعدك وحسب |
| Bırak seni mutlu edeyim hayatım. | Open Subtitles | دعيني أسعدك حبيبتي |
| Tüm hayatım boyunca, seni memnun etmeye çalıştım, büyükbaba. | Open Subtitles | طوال حياتي، كنت أحاول أن أسعدك يا جدي |
| seni memnun etmek için deneyeceğim. | Open Subtitles | حسنا,سأحاول كى أسعدك |