| nasıl geleceksiniz? Çünkü Benim gibi insanlar, bir oyun odasına girdiklerinde, otizmli bir çocuğu tanır. | TED | لتصل إلى الاضطراب الفعلي ؟ لأن أشخاص مثلي, حين يخطون في حجرة للعب, نستطيع تمييز الطفل المصاب بالتوحد. |
| Sizi eleştiren Benim gibi insanlar bile azminize hayranlık duyuyor. | Open Subtitles | حتى أشخاص مثلي الناقدين لك معجبون بحلولك |
| Benim gibiler ne isterse elde eden, ne isterse onu yapan ve senin gibi ezikler sürünen, dilenen ve ben ne dersem onu yapan... | Open Subtitles | أشخاص مثلي نحصل على ما نريد فعل كل ما نريد والخاسرين أمثالك |
| Bu iş için bize test yapacaklardı güya. Benim gibileri ıskartaya çıkaracaklardı. | Open Subtitles | مفترض أن يختبرونا لهذا العمل ليخرج أشخاص مثلي |
| Bu sizin ve benim gibilerin başına gelir. | Open Subtitles | يتجمع هذا في النهاية عند أشخاص مثلي ومثلك |
| Bunu kabullenmek utanç verici ama benim gibi adamlar... | Open Subtitles | إنه أمر محرج بالنسبة لي أشخاص مثلي لايعرفون شئً |
| İşte bu yaşama isteği , hayatta kalma ve kendini ifade etme ihtiyacı, arabayla buluşuyor ve Benim gibi insanları ele geçiriyor. | TED | أنه الرغبة في العيش, الرغبة للنجاة, للتعبير عن الذات, و الذي يأتي مع السيارة, و يستحوذ على أشخاص مثلي. |
| Benim gibi insanlar politikada faydasızdır. | Open Subtitles | يجب أن تعرف بأنّ أشخاص مثلي جاهلون حول السياسة. |
| Çünkü Benim gibi insanlar ona zor zamanlar yaşattık. | Open Subtitles | لأن هنالك أشخاص مثلي سيتسببون لها بأوقات صعبه |
| Benim gibi insanlar için, bir şeyler olup bittiğini görmek çok karmaşık ve kafa karıştırıcı bir durumdur. | Open Subtitles | المؤشرات قد تكون مختلطة ومشوشة على أشخاص مثلي وأنا كذلك |
| Benim gibi insanlar paketleriniz koklanmadan teslim edilsin diye uğraşıyor. | Open Subtitles | أشخاص مثلي يتأكدون من.. أن يصل إليكم ما تطلبوا بدون تعب. |
| Benim gibi insanlar için olan destek gruplarından birine. | Open Subtitles | واحد من هذه المجموعات الداعمة أشخاص مثلي |
| Senin ve Benim gibi insanlar, birisinin zihinsel resmini çekeriz, ve aklımızda saklarız. | Open Subtitles | أشخاص مثلي ومثلك يأخذون الصورة العقلية للشخص ويخزنوها في عقولهم |
| Ama her şehirde Benim gibiler de vardır: | Open Subtitles | الذين يهربون من كل شيء. و لكن كل مدينة أيضاً بها أشخاص مثلي |
| Bize gösterdiği şu, savaşta ölen insanların çoğu fakir ülkelerde yaşamakta, ancak savaştan en fazla fayda sağlayanlar zengin ülkelerde yaşamakta -- sizin ve Benim gibiler. | TED | يعني لنا هذا أن أغلب من يموتون في الحرب يعيشون في دول فقيرة، وأن أغلب من يستفيدون من الحرب يعيشون في دول غنية-- أشخاص مثلي ومثلكم. |
| Benim gibileri derken? | Open Subtitles | ما الذي تعنيه أشخاص مثلي ؟ |
| Sonuçta, yüzünü değiştirebilirsin. Ama benim gibilerin şansına DNA'nı değiştiremezsin. | Open Subtitles | بينما يبدو أنك تستطيع تغيير وجهك لكن لحسن حظ أشخاص مثلي |
| Doğrusu şu, senin benim gibi adamlar, elbet bir gün kurşunu yiyecekler. | Open Subtitles | في الحقيقة، أشخاص مثلي ومثلك سيتلقون رصاصة قاتلة عاجلاً أم آجلاً |
| Benim gibi insanları düşüncesini önemsemelisin. | Open Subtitles | عليك أن تهتمي برأي أشخاص مثلي فيك |
| Benim gibi adamları soyup soyup sonra da buna ek ücret diyemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تعبث مع أشخاص مثلي ثم تطلب منا الضرائب |
| Senin benim gibi adamların oynadığı kafa karıştırıcı bir oyun bu. | Open Subtitles | إنها لعبة محيرة تلك التي نلعبها, أشخاص مثلي و مثلك |