| Hayatımın yankıları asla seninle ilgili bir gerçeği bulunduramaz. | Open Subtitles | إن أصداء حياتي كلها لا يمكنها أن تدرك حقيقة كاملة عنك |
| Sesler orada olan kişilerin yankıları sadece. | Open Subtitles | انها مجرد أصداء لما كان عليه هؤلا الناس من قبل |
| Yankılanan davullar | Open Subtitles | فهذه أصداء قرع الطبول |
| Penceresinin başında oturur... zavallı özlemli kalbinde... memleketinin yankılarını dinlerdi... | Open Subtitles | جلس عند نافذته وفي قلبه المسكين يسمع أصداء غريبة لبيته وبلاده |
| yankılar falan, tam ne dedikleri anlaşılmıyordu. | Open Subtitles | أصداء لأصوات ، لم أستطع سماعها جيداً |
| Burada ne yapıyorsak, dünyanın her tarafında yankı buluyor. | Open Subtitles | ترن أصداء كل ما نفعله هنا بكل أنحاء العالم |
| Biz "Başardık" sınıfının mezun olmakta olan öğrencileriyiz, "Lakaplar beni asla incitemez" diye bağıran sesin sönen yankıları değil. | TED | نحن خريجي صف "لقد فعلناها"، لا أصداء أصوات متلاشية تبكي، "الأسماء التهكمية لن تؤذيني أبدا." |
| Ve diğerleri geçmişin yankıları gibi, bugün de uçmayı sürdürüyor. | TED | وغيرهم يطير اليوم مثل أصداء الماضي. |
| Yaptığı büyük keşfin yankıları bugün bile hala sürmektedir. | Open Subtitles | و أصداء إكتشافه الهام لا زالت مُدوية |
| Kendi ülkemin saldırılarının yankıları zayıf insanları alt etme arzusu bana utanç veriyor. | Open Subtitles | أصداء الإعتداءاتِ بلادِي الخاصةِ... الإرادة لقَهْر الناس الأضعف... تجلب العار على. |
| Islak sokaklardan gürültü insan sesleri ve kayıp müziğin yankıları geliyor. | Open Subtitles | من الطرقات الرطبة تتواصل الأصوات، أصوات... أصداء الموسيقى المفقودة. |
| Gardez'in yankıları her yerdeydi. Bir çok detay tekrarlanıp duruyordu. | Open Subtitles | أصداء "غارداز" كانت بكل مكان، الكثير من التفاصيل التي تكرر نفسها. |
| Yankılanan davullar | Open Subtitles | فإنها أصداء قرع الطبول |
| Yankılanan davullar | Open Subtitles | فإنها أصداء قرع الطبول |
| Yankılanan davullar | Open Subtitles | فإنها أصداء قرع الطبول |
| Yok olmuş bu medeniyetlerin yankılarını hala daha içimizde dilimizde ve mitlerimizde taşırız. | Open Subtitles | على مر القرن ما زلنا نحمل بداخلنا أصداء تلك الحضارة المنقرضة |
| Bu sırra vâkıf olduğun zaman, kulaklarında zamanın yankılarını duyarsın. | Open Subtitles | عندما كنت تعرف أركانا، يمكنك سماع أصداء من الوقت في أذنك. |
| =Geçmişin yankılarını uyandır= | Open Subtitles | أيقظ أصداء الماضي# |
| Aklından duyusal yankılar, gölgeler. | Open Subtitles | أصداء الحسية من عقلك، والظلال. |
| Zihninden duyumsal yankılar. Gölgeler. | Open Subtitles | أصداء حسيّة من عقلك الباطن بضع ظلال |
| Karman çorman, yankı da vardı. | Open Subtitles | هناك الكثير خرسانةِ، أصداء. |
| Karanlığın sesleri. Havadaki garip türküler. | Open Subtitles | أصداء أصوات فى الظلام وأصوات غناء فى الهواء |