| - Sizi burada görmeyi beklemiyordum doktor. - Sandra gelmem için ısrar etti. | Open Subtitles | ـ لم أتوقع رؤيتك هنا يا دكتور ـ ساندرا أصرت على أن أحضر |
| Gönderdiğini hatırlamadığını söyledi ve buraya gelmek için ısrar etti. | Open Subtitles | قالت أنها لا تتذكر إرسالها و أصرت على الحضور إلى هنا |
| Hatta bir müddet bir çift mezar taşı oymam ve sanki altında cesetleri gömülüymüş gibi mezalığımıza yerleştirmem için ısrar etti. | Open Subtitles | لبعض الوقت، أصرت على إحضار زوج من شواهد القبور المنحوتة وتضعهم في مكان مقبرتنا، وكأن جثثهم دفنت تحت الصخور |
| İngiliz Havacılk Kurumu, ödemeler yapıldığı ancak bunların rüşvet olmadığı konusunda ısrar etti.. | Open Subtitles | شركة الصناعات العسكرية البريطانية اعترفت بأنها دفعت أموالاً ولكنها أصرت على أنها لم تكن رشاوى |
| Bu küçük dünyayı bir arada tutan sessiz organizasyon... kendince işlemeye kararlıydı. | Open Subtitles | التى كانت تجمع هذا العالم الصغير... أصرت على أن توضع فى سجلات. |
| İyi ki buraya gelmemiz için kız kardeşim ısrar etmiş. | Open Subtitles | أحب أن أخبرك كم أنا مسرور لأن أختي أصرت على أن نأتي إلى هنا |
| Kocasının bağışçı olmadığı konusunda ısrarcıydı. Ama deliller çok kuvvetli. | Open Subtitles | لقد أصرت على أن زوجها لم يكن هو المتبرع و لكن الدليل طاغٍ |
| Samantha'nın eve yalnız gitmek için çok sarhoş olduğuna karar verdi.... ...ve geceyi kanepesinde geçirmesi için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد قررت أن (سامانثا) ليست في وعيها لتذهب لمنزلها بمفردها و أصرت على قضاء الليل على الأريكة الخاصة بها |
| VIP kapısından girmeniz için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرت على مدخل الشخصيات الهامة |
| Dün geceden kalan dağınıklığı toplamak için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرت على تنظيف فوضى ليلة البارحة |
| Kanepede yat diyecektim ama Emily'ye burada kalacağını söyleyince onun odasında yatman için ısrar etti. | Open Subtitles | يُمكنني أن أعطيك الأريكة، عندما أخبرتُ (إيميلي) أنك ستبقى، أصرت على أن تأخذ غرفتها. |
| Bugün Liam'a bakmak için ısrar etti. | Open Subtitles | وقد أصرت على مراقبة (ليام) اليوم |
| Ellie davet etti. Gelmem için ısrar etti. | Open Subtitles | إيلي) دعتني) أصرت على مجيئي |
| - Nina gelmem için ısrar etti. | Open Subtitles | -نينا) أصرت على القدوم) |
| Onların farklı ticari taksiler olduğunu anlatmaya çalıştım, ve o da, "o zaman neden hepsini aynı adam sürüyor" dedi ve gitmek konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | حاولت أن أشرح لها أن هذه سيارات أجرة مختلفة "فقالت "لماذا إذن يقودها نفس الرجل؟ و أصرت على الرحيل |
| Aslında araştırması için Murray'ye gönderecektim ama büyükannen önce senin okuman konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | لكن جدتك أصرت على أن تريها أولاً. |
| Ama annesi, yeni kocasını davet etmek konusunda ısrar etti. | Open Subtitles | لكن والدتها أصرت على دعوه زوجها الجديد |
| Şok olmuştu ama kendisi de görmekte kararlıydı. | Open Subtitles | صُدمَت لكنها أصرت على أن ترى بنفسها |
| Dedikodulara göre, Rosie 40 yıl önce yeniden hamile kalmış ve çiftlikte doğum yapmakta ısrar etmiş, şehre inmek istememiş. | Open Subtitles | روزي كانت حامل مرة أخرى منذ 40 سنة و أصرت على الولادة في المزرعة رافضة أن تأتي للمدينة |
| Narin pastel çiçekler... şık ikramlar... ve o geleneksel hediyeler konusunda ısrarcıydı, fakat geleneksel olmayan bir yanıt aldılar. | Open Subtitles | أزهار قرمزية جميلة مقبلات راقية و أصرت على الهدايا التقليدية |