| 2013 yılıydı ve Atlanta şehri Final Four basketbol maçlarına ev sahipliği yapıyordu. | TED | كان هذا في 2013، ومدينة أطلانطا كانت تستضيف مباراة نصف النهائي لكرة السلة. |
| Son rapora göre Atlanta'nın yaşadışı seks ticareti yılda 290 milyon dolar ciro yapıyor. | TED | في تقرير أخير، التجارة بالجنس في أطلانطا قد أدخلت ما يعادل 290 مليون دولار في السنة. |
| 403 numaralı Atlanta seferi için yolcular üç numaralı kapıya. | Open Subtitles | ركاب الرحلة 403 المتجهه ألى أطلانطا يستعدون للسفر من بوابة 3 |
| Atlanta işini istedim. | Open Subtitles | انا لن اعود لقد طلبت النقل لخطوط أطلانطا. |
| Sanırım Atlantic City'de tekrar ve tekrar, aşık olmakla meşgul. | Open Subtitles | أظن أنه فى مدينة أطلانطا وقع فى الحب مراراً وتكراراً |
| Malları, Atlanta'daki müşterilerime götürecekti. | Open Subtitles | وكان علي الطيران إلى أطلانطا لبعض الزبائن |
| Sonra da, o akşam Lois'in Atlanta'ya götüreceği malları alacaktım. | Open Subtitles | ثم أحصل على الحقيبة للويس لآخذها إلى أطلانطا في وقت لاحق |
| Malları, Atlanta'daki müşterilerime götürecekti. | Open Subtitles | وكان علي الطيران إلى أطلانطا لبعض الزبائن |
| Sonra da, o akşam Lois'in Atlanta'ya götüreceği malları alacaktım. | Open Subtitles | ثم أحصل على الحقيبة للويس لآخذها إلى أطلانطا في وقت لاحق |
| Atlanta dışında bir yerlerde bir miting hazırlanıyor. | Open Subtitles | وهم ينظمون تجمعاً في مكان ما خارج أطلانطا. |
| Bak, 038 depo numarası değil. 038 Atlanta. | Open Subtitles | لنرى، 038 ليس العدد لهذا المخزن. 038 أطلانطا. |
| Ben Atlanta'Iı Marybeth Louise Hutchinson of Atlanta. | Open Subtitles | أَنا ماريبيث لويز هتشينسون من أطلانطا. أَنا جديدُ هنا. |
| Takımın Atlanta'ya gitmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | الفريق كان لا بُدَّ أنْ يَطِيرَ إلى أطلانطا. |
| Atlanta'da yaşadığı süre dışında liseden beri benim hastamdır. | Open Subtitles | لا بحسب الوقت صرفت في أطلانطا آن ميراي كانت مريضة منذ ان كانت صغرة |
| Ama, yerdeki balığı aslında o görmemiş Atlanta'daki kuzeni görmüş. | Open Subtitles | حَسناً، هو في الحقيقة لَمْ يَرى السمك في الأرضيةِ، لكن إبنَ عمه في أطلانطا سمك منشارِ. |
| Sevgili günlük, on sekiz yıllık kocam bu hafta Atlanta şehri tarafından "Jacob Frienstein yılın avukatı" olarak onurlandırıldı. | Open Subtitles | مفكّرتي العزيزة زوجي منذ 18 سنة هذا الإسبوع سيُكرّم في مدينة أطلانطا بجائزة جاكوب فرينستين كمحامي السنة |
| Yeni Cinayet Soruşturma Timinin başına geçecek. Atlanta'dan geliyor. | Open Subtitles | الرئيسة الجديدة لفرقة القتل الأولوية من أطلانطا |
| Gerçi Franny'nin çalışması Bayan Atlanta'nın sert standartlarını karşılar mı bilemem. | Open Subtitles | حسنا، لست متأكّد إذا إذا كان عمل فراني يناسب معايير الآنسة أطلانطا |
| Efendim, açıkçası Bayan Atlanta burada olduğumu bilmiyor. | Open Subtitles | بصراحة، سيدي الآنسة أطلانطا لا تعرف أني هنا |
| Atlantic City'den daha bu sabah döndüm ve bunu ispatlayabilecek motel faturalarım da var. | Open Subtitles | من مدينة أطلانطا ، ولديّ فاتورة فندق لإثبات ذلك. |
| Jason tahta oturursa Atlantis'i sonsuza dek kaybederiz. | Open Subtitles | إذا استولى (جايسون) على العرش، سنفقد (أطلانطا) للأبد |
| Atlantalı beleşçi kuzenisin. | Open Subtitles | أنت قريب المتقدم لأداء أطلانطا |