| Ama dünyanın en zengin kadını olan teyzem, ikimize de bundan verdi. | Open Subtitles | لكن خالتي، وهي أغنى إمرأة في العالم أعطتني وأعطته واحدةً من هذه |
| - Senin tipin değil. - Bana kartını verdi, hepsi bu. | Open Subtitles | ـ هذا ليس من شأنك ـ لقد أعطتني الكارت الخاص بها |
| Bana İncil'i verdi, beni tren istasyonuna oturttu ve okumamı söyledi. | Open Subtitles | لذا قد أعطتني الإنجيل، وأجلستني في محطة القطار، وأخبرتني أن أقرأه |
| Doğumgünümde, bana fazladan bir kepçe daha lapa patates vermişti. | Open Subtitles | في عيد ميلادي، أعطتني فقط مغرفة زائدة من البطاطا المهروسة. |
| Bana seni verdiği için hiç bir pişmanlık duymadığımı söylerdim. | Open Subtitles | وأخبرها أنني لا أندم على زواجي بها لانها أعطتني أياك |
| Teknik olarak, kılıbık mıyım bilmiyorum, ama bu lanet çağrı cihazını verdi bana. | Open Subtitles | عملياً ، لا أعلم بأن عاهرا جلدتني كل لكنها أعطتني جهاز نداء مذهل |
| Molly doğum günü hediyemi şimdiden verdi. İndirdiğim bir bilgisayar oyunu. | Open Subtitles | مولي أعطتني هدية عيد ميلاد بسيطة لعبة كمبيوتر قمت بتحميلها .. |
| Terapistim bana geleceği görüşümün hatırlayamadığım kısımlarını hatırlamam için bana ilaç verdi. | Open Subtitles | أعطتني معالجتي هذا العقار لأحرر الأجزاء من لمحتي التي لم أستطع تذكرها |
| Onu görmek bana Josh için daha çok umut verdi. Neler yapıyor? | Open Subtitles | رؤيته يتحسن كثيرا أعطتني أمل في جوش إذن ما الذي يفعله ؟ |
| Bana alışveriş listesi verdi de ne yaptığıma dair hiçbir fikrim yok. | Open Subtitles | ولقد أعطتني هذه قائمة التسوق ليس لدي أي فكرة عن ماذا أفعل |
| Michael Carleone'yle ilgili harika bir örnek verdi, "Baba"daki Al Pacino'nun karakterinin omurgası büyük ihtimalle babasını memnun etmekti. | TED | أعطتني مثالا رائعا لمايكل كورليوني، شخصية آل باتشينو في "العراب،" وأنه على الأرجح عموده الفقري كان هو إرضاء والده. |
| Amy hayatta ilerlememe izin verdi ve bunun için çok minnettarım. | TED | فقد أعطتني "إيمي" الإذن للمٌضي قٌدُماً، وأنا ممتن لهذه الفرصة جدًّا. |
| Canına tak etmişti, bir "Sevgili John" mektubu bile bırakmadı, ama bana bunu verdi, bir Sevgili John plaketi. | TED | قالت أنها تحملت ما يكفي، ولم ترسل لي خطاب لإخباري بأنها تريد الانفصال، لكنها أعطتني هذا، لوحة الانفصال. |
| Renk bana izin, onay veya enklüzyon için beklemeyen bir şekilde özgürlük verdi. | TED | أعطتني الألوان الحرية بطريقة لا أنتظر فيها إذنًا من أحد، أو تأكيدًا أو تضمينًا. |
| Ayrılırken, annem kendi gelinliğini verdi. | Open Subtitles | عندما غادرت المنزل أمي أعطتني ثوب زفافها |
| Annem, yeni kıyafet almamız için biraz para verdi. | Open Subtitles | أمي أعطتني المال لنشتري بعض الملابس الجديدة |
| Ama Polly bana çok özel bir hediye vermişti: yalnız olmadığım bilgisi ve kürtajın konuşabileceğimiz bir konu olduğu gerçeği. | TED | لكن بولي أعطتني هدية مميزة جدا: لقد أخبرتني أنني لستُ الوحيدة ومن ثم أدركت، أن عملية الإجهاض أمرٌ يمكننا التحدث عنه |
| Büyükannem doğum günü hediyesi olarak bana sihirli bir kutu vermişti, bunun hayatımın hediyesi olacağını ikimiz de bilmiyorduk. | TED | أعطتني جدتي صندوق سحري كهدية عيد ميلادي، والذي لم يكن أي منا يعرف وقتها أنه سيصبح هدية للحياة. |
| Annemle ilgili hatırladığım tek şey, bana kitap verdiği an. | Open Subtitles | الذكرى الوحيدة من والدتي كانت في كتابٍ قد أعطتني إياه |
| Bak dinle, avansımı aldım. Neden onu kullanmıyorum ki? Sonra hesaplaşırız. | Open Subtitles | مازلت لدي عربوني فلم لا نستخدم المال الذي أعطتني الناشرة للعملية |
| Jamie, o zamana kadar halk önünde desteğini vermiş olacak zaten. | Open Subtitles | جيمي" سوف تفعل" ذلك على أي حال لقد أعطتني تأييدها علنًا |
| Bir kız bana gülümsediği zaman dostlarıma bana numarasını verdiğini söylerim. | Open Subtitles | عندما تبتسم لي فتاة أقول لأصدقائي أنها أعطتني رقم هاتفها |
| Bana isimlerinizi veren kişi, açıklanamayan olaylar konusunda uzman olduğunuzu söyledi. | Open Subtitles | لكن الشخص الذي أعطتني أسماءكما قال لي أنكما خبيران في الظواهر الغريبة |
| Bilmediğim bir ruh bütün gün bana neşeli düşünceler veriyor. | Open Subtitles | رافقتني روح غريبة طوال اليوم أعطتني أفكار مفرحة |
| Sandalyeyi alçalttım ve havalandırmanın havasını içime çektim. bana bir otuz saniye kazandırdı. | Open Subtitles | أخفضتُ الكرسي، وسحبتُ هواءً من الهواء المضغوط ، التي أعطتني 30 ثانية إضافيّة |
| Bu çocuklar bana mülteciler, yoksulluk ve insanlık hakkında yoğun bir ders verdiler. | TED | أعطتني هذه المجموعة من الأطفال درساً واضحاً عن اللاجئين والفقر وعن الإنسانية. |
| 13 yaşımdayken annem vermiştin. | Open Subtitles | أمي أعطتني إياهم عندما كنت في الثالثة عشرة |
| Annem bana çantasını verdiğinde ne kadar sinirlendiğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكرين كم كنت غاضبةً عندما أعطتني أمي حقيبتها؟ |