| Yerli izci der ki belki markete koşup biraz kibrit almalısın. | Open Subtitles | الدليل الهندي يقول أنه ربما عليك الركض للدكان وشراء أعواد الثقاب. |
| Doğum günü pastam dört yanmış kibrit ve bir dilim hazır kekti. | Open Subtitles | كانت كعكة عيد ميلادي عبارة عن أربع أعواد مضاءة في كيكة صغيرة |
| Yağmur çubuğu almak için döndüm de. | Open Subtitles | عُدتُ لأحد أولئك أعواد المطرِ الأفريقيةِ. |
| 3 tane et Çubuk, yarım şişe su kaldı. | Open Subtitles | وصولاً إلى ثلاث أعواد من اللحم ونصف زجاجة من الماء |
| 20 dakika öncesine kadar buzlu şeker çubukları ve yapıştırıcı ile küçük kafes şeklinde kule inşa ediyordum. | Open Subtitles | منذ 20 دقيقة ، لقد كنت أبني ذلك البرج الصغير المتشابك بواسطة أعواد تثبيت البوظة و مدفع الغراء |
| Ona bayıldığına sevindim ama çubuklarını onunla paylaşmasan iyi olur. | Open Subtitles | سعيد بأنك تحبه، ولكنني لا أريدك أن تشاركه أعواد الأكل |
| Ekmekli balık nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا عن أعواد السمك؟ |
| Etrafına bir bak. Etrafındakilerden hangisi insanı meybuza döndürebiliyor? | Open Subtitles | انظر حولك، مَنْ غيرها يستطيع تحويل الناس إلى أعواد بوظة؟ |
| Şapkasının kenarlarına kibrit bile tutturup onları ateşledi, böylece gemisi saldırıya hazır olduğunda bunlar tehditkâr bir şekilde cızırdadılar. | TED | حتى أنه ألصق أعواد الثقاب حول حواف قبعته وأشعلها، لذا تتوهج مهددة عندما تأخذ السفينة وضعية الهجوم. |
| Her gece eve döndüğümde kibrit ve kürdanlardan yapıyorum. | Open Subtitles | لقد صنعت تلك الأشياء كل ليلة عند عودتي للمنزل عندما لا أجد أعواد الثقاب وفرشاة الأسنان |
| Pirinç, tuz, kibrit. Paket yapmak, kulübeye koymak. | Open Subtitles | رز, ملح, أعواد كبريت نلفها بعصا اللحاء, نضعها في الكوخ |
| Eve bir sürü dondurma çubuğu falan getirebilirim. | Open Subtitles | أنا معلمة، لذلك قد أجلب إلى البيت الكثير من أعواد المصاصات، وأشياء من ذلك القبيل |
| - Bize biraz meyan kökü çubuğu ve hünnap alacaksın. | Open Subtitles | -ستحضر لنا -بعض أعواد العرق سوس، وبعض العناب |
| - Bize biraz meyan kökü çubuğu ve hünnap alacaksın. | Open Subtitles | -ستحضر لنا -بعض أعواد العرق سوس، وبعض العناب |
| Daha fazla Çubuk. | Open Subtitles | أعواد أكثر ثم يمكنك أن تلصق هذه |
| Çubuk dondurma var mı? | Open Subtitles | هل لديكم أعواد المثلجات؟ |
| Ayrıca kibritler ıslanmasın diye tendürsiyot tableti, pancar tohumu, protein çubukları, NASA battaniyesi... ve canım sıkılırsa diye | Open Subtitles | مجوف، و أضع بداخله أعواد ثقاب مضادة للمياه، حبوب يود جذر الشمندر، حبوب بروتين غطاء هيئة الأبحاث الفضائية و في حالة إن شعرت بالملل |
| Ben tekmelerken şeker kaplı meyve çubukları uçuşuyordu. | Open Subtitles | أعواد سكّر, ثمار مغطاة عندما أركل |
| Kendi çubuklarını bile kullanmama izin verdi. | Open Subtitles | حتى أنه سمح لي بإستعمال أعواد الأكل الخاصة به |
| Kazuya, yemek çubuklarını mı ısırdın? | Open Subtitles | سيّد كازويا، هل تعضّ أعواد الأكل خاصّتك ؟ |
| Ekmekli balığın ne olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم ماهية أعواد السمك |
| Etrafına bir bak. Etrafındakilerden hangisi insanı meybuza döndürebiliyor? | Open Subtitles | انظر حولك، مَنْ غيرها يستطيع تحويل الناس إلى أعواد بوظة؟ |
| Anahtar deliğine birkaç kürdan sıkıştırıp kırarım. | Open Subtitles | أقوم بإدخال أعواد أسنان في فتحة المفتاح ثم أكسرهم. |