| İnsanlar eşyalarını otel odalarında nereye koyar kasanın yanına mı? | Open Subtitles | أين يخفي الناس أغراضهم في الفندق, إذا إستثنينا صندوق الأمانات؟ |
| eşyalarını açıkta bıraksalardı onlar için çok kolay olurdu. | Open Subtitles | كان سيكون من الأسهل لهم ترك أغراضهم بالخلاء فحسب |
| Belki de çocukların eşyalarını getirebilecekleri bir daireye sahip olmanın şu an tam zamanı. | Open Subtitles | ربما حان الوقت لتحصل على شقة حيث يستطيع الأولاد وضع أغراضهم |
| eşyaları atarsam, pes etmişim gibi hissedeceğim ama. | Open Subtitles | نعم. أشعر كأنني سوف أستسلم للواقع إذا تخلصت من أغراضهم |
| Herkes pılısını-pırtısını, eşyasını, valizini toplayıp evine gider. | Open Subtitles | و الجميع يحزمون أمتعتهم و أغراضهم و يعودون للمنزل |
| Ama ev sahipleri itfaiyecilerin Mallarını almalarını sevmiyorlar. | Open Subtitles | لكن مالكي المنازل لا يحبون الأمر عندما يأخذ رجال المطافئ أغراضهم |
| Onların eşyalarını almak, insanlara istemedikleri şeyleri yapmak insanları bilerek öldürmek. | Open Subtitles | سرقة أغراضهم , و فعل أشياء لهم لا يريدونك أن تفعلها قتل الناس عمداً |
| Bu sabah eşyalarını arabasına tıkarken gördüm. | Open Subtitles | رأيته يسحب نفسه هذا الصباح بنصف أغراضهم حشاهم في شاحنته. |
| İnsanların en gerekli eşyalarını alıp tahliye etmeleri için 5 dakikadan az vakitleri varmış. | Open Subtitles | لم يتسني للأشخاص ولو حتي خمس دقائق لتجميع أغراضهم الشخصيه |
| Hayır. Birinin yerine zorla girip eşyalarını çalmak her zaman iyi izlenim yaratır. | Open Subtitles | لا، اقتحام مكان شخص ما لسرقة أغراضهم دائماً تُعد حركة مُفيدة. |
| İkisine de eşyalarını toplayıp buradan defolup gitmelerini söyle. | Open Subtitles | هي وهي، أخبرهم أن يحزموا أغراضهم ويغادروا من هنا. |
| Evlerinden çıkarılmışlar. Banka ellerinden alıp satmış. Mendoza'lar dün eve geldiğinde tüm eşyalarını sokakta bulmuşlar. | Open Subtitles | تمّ طردهم، باع البنك بيتهم دون علمهم وعادوا يوم أمس ليجدوا جميع أغراضهم في الشارع |
| Bu cadı onları büyüye hapsetmek için kişisel eşyalarını kullanmış. | Open Subtitles | ذلك الساحر استخدم أغراضهم الخاصة لربطهم إلى التعويذة. |
| O cadı, çocukları büyüye bağlamak için onların kişisel eşyalarını kullanmış. | Open Subtitles | ذلك الساحر استخدم أغراضهم الشخصية لربطهم بالتعويذة. |
| Yemeklerini bitirip eve döndüklerinde eşyalarını karşılarında göreceklerini bilmek istiyorlar. | Open Subtitles | ويريدون معرفة أنه عند انتهائهم من تناول الطعام وعودتهم إلى منازلهم، ستكون كل أغراضهم هناك. |
| İnsanlarda panik başlamış, eşyalarını alıp, hareket için hazır hale gelmişler. | TED | "ـ لذا سارع الناس، أخذوا أغراضهم واستعدوا للذهاب، للخروج |
| - Ama eşyaları kolayca nakde çevrilebilir. | Open Subtitles | لكن أغراضهم يمكن تصريفها بسهولة |
| eşyaları burada olduğu sürece sanki tekrar geri gelebilirlermiş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | إذا كانت أغراضهم هنا... إنه مثل بإمكانهم العودة مجددًا |
| Bunlar eşyaları. | Open Subtitles | تفضل، هذه أغراضهم |
| Başkasının eşyasını kırıp ücretini ödeyemezsen, bu problem yaratır. | Open Subtitles | انها مشكلة كبيره , الاصطدام بالناس و تحطيم أغراضهم ؟ |
| Mallarını satın almayın. Maçlara gitmeyin. | Open Subtitles | لا تشتري أغراضهم لا تذهب للعبتهم |
| Modern ev tipi buzdolaplarının icadından önce insanlar eriyebilecek şeylerini içinde buz bulunan muhafazalarda saklardı. | Open Subtitles | اعتاد الناس إبقاء أغراضهم القابلة للتلف في صندوق يحتوي ثلجاً، كهذا البرّاد. |