| Bir şeyler var. çoğu Hattie'nin kuru temizlemeden artırdığı para. | Open Subtitles | لدي بعض المخزونات و أغلبها من مال الغسيل الخاص بهاتي |
| çoğu yüzeyin altına doğru, kas dokunun içine kadar işlemiş. | Open Subtitles | أغلبها تكون أسفل السطح كثيرا و تتعمق في أغشية العضلات. |
| çoğunu iyi göremeyen akrabalar gönderdi. | Open Subtitles | تم إرسال أغلبها من أقارب لا يستطيعون الرؤية جيداً |
| Bütün dersleri dinledim. çoğunu bir kereden fazla. | Open Subtitles | حضرت كل المواد وحضرت أغلبها أكثر من مرّة |
| Birkaç kelime anladım ama çoğunlukla o kaltakların davranışlarından anladım. | Open Subtitles | إنني أفهم بعض الكلمات، لكن أغلبها كان تصرف تلك العاهرتين. |
| İnsanların birikimlerini, genelde düşük riskli yatırımları idare ediyorum. | Open Subtitles | إني أهتم بشراء مذخرات الناس، أغلبها إستثمارات ذات خسائر قليلة. |
| Bazıları iyi, bazıları kötü, hayat gibi işte. Genellikle iyi. | Open Subtitles | أمور جيّدة وأمور سيّئة فهذه هي الحياة ولكن أغلبها جيّدة |
| Burada görebildiğiniz gibi çoğu üstüste geliyor, sarı renkte. Ama sadece Alice'de olan şeyler ya da sadece Bob'da olan şeyler de var. | TED | و تستطيعون أن ترون، أغلبها تتطابق و إنها صفراء، لكن هناك أشياء عند أليس فقط و أشياء عند بوب فقط. |
| Bir bütün olarak değerlendirildiğinde şu an çoğu benim rızam olmadan benim kişisel bilgilerimi izleyen 150'den fazla site var. | TED | وبشكل عام، هناك ما يزيد عن 150 موقعا تتبع معلوماتي الشخصية الآن، أغلبها من دون موافقتي. |
| çoğu korsan. Üzerlerinde marka isimleri var fakat üzerinde ismi yazan markalar tarafından üretilmemişler. | TED | أغلبها مقرصنة، ولها إسم تجاري ولكنها ليست مصنعة بهذا الاسم التجاري |
| Kötü haber ise bunlardan çoğu bir işe yaramıyor. | TED | ولكن لسوء الحظ أغلبها لا تأتي بالنتائج المرجوة |
| Bir kısmı diğer alfabelerden alınmış, fakat çoğu benzersiz. | TED | بعضها تم استعارته من مخطوطات أخرى ولكن أغلبها فريد تماماً. |
| Bu içgüdülerin bir kısmı doğuştan olabilir, ama çoğu öğrenilmiştir ve hepsi beynimize sıkıca işlenmiştir. | TED | مع أن بعض هذه الغرائز قد تكون فكرية، أغلبها تكتسب وجميعها جزء من عقولنا |
| çoğunu tek kişi yazmış, belki on kişi okumuş. Dokuzu ise teoriye katılmamış. | Open Subtitles | كتب أغلبها رجل واحد وقرأها 10 و 9 منهم خالفوه الرأي |
| Bu da bana hayattaki en iyi arkadaşım benden kaçmak için elinden gelen her şeyi yaparken çoğunu bir hastane yatağında geçireceğim birkaç ay daha mı verecek? | Open Subtitles | قد يعطيني هذا بضعة أشهر إضافية. أغلبها سأقضيه في سرير المستشفى، بينما أعز صديقة لي في العالم |
| Çok yanmış ve kömürleşmişti ama çoğunu kurtarabildim. | Open Subtitles | كانت متفحمة ومحترقة، لكنني كنت قادرة على إعادة تركيب أغلبها |
| ve çoğunlukla otomobil üretim endüstrisinde olmak üzere 1 milyon kişilik istihdamı da koruma altına alacağız. | TED | و سنحافظ على مليون وظيفة في خطر الان ، أغلبها في تصنيع السيارات |
| Törenlere giderim, çoğunlukla hemcins çiftlere. | Open Subtitles | أؤدي مناسبات الزفاف أغلبها من مثيلي الجنس |
| Vasiyetnameler, tapular, doğum belgeleri çoğunlukla yasal evraklar varmış. | Open Subtitles | وصيّات، حُجج ملكيّةٍ، شهادات ميلاد، أغلبها مُستندات قانونيّة. |
| Birkaç video da var ama genelde teknoloji endüstrisiyle alakalı. | Open Subtitles | أعني، هناك أشياء للألعاب ولكن أغلبها تخص التقنية الصناعية |
| Özel etkinliklere, Genellikle de düğünlere nezaret ediyorum. | Open Subtitles | أنا أشرف على المناسبات الخاصّة و أغلبها حفلات الزواج |
| Bu gece gördüğümüz birçok yıldız belki de onların çoğunluğu görünmez partnerlerle dans ediyor. | Open Subtitles | كثير من النجوم التي نراها الليلة ربما أغلبها ترقص مع شركاء غير مرئيين |
| çoğunda inanılmaz başarısız olduk, ama bugün kazandık. | Open Subtitles | أعني أن أغلبها انتهى بفشلٍ ذريع لكننا نجحنا اليوم. |
| Neredeyse hepsi ya şirket başkanlarından ya da ünlü politikacılardan geliyor. | Open Subtitles | أغلبها مُرسلَة من طرف رؤساء شركات أو سياسيين مشهورين |