| Ona atkı vermek yerine belki de görünüşünü daha şık yapmayı tercih etmelisin. | Open Subtitles | الأحرى من إهدائه وِشاحًا، لرُبّما عليكِ أن تجعلي نفسكِ تظهرين بمظهرٍ أكثر أناقة. |
| Bulunduğun en şık yerde değilim ama en kötü de değil. | Open Subtitles | ليس أكثر الأماكن التي زرتها أناقة و لكنه ليس أسوأها أيضا |
| Bence uzun adımlar çok daha zarif. | TED | وجدت أن الخطوات المتباعدة تبدو أكثر أناقة. |
| Kendi kuşağının en zarif dansçılarından, uzun adımları, tempo değişiklikleri ve dönüşleri ile ünlü. | TED | واحد من أكثر الراقصين أناقة من أبناء جيله ، اشتهر بخطواته الطويلة ، والتغييرات في الوتيرة و المحاور. |
| Senin hareketlerinde bir zarafet var asil atalarında olduğu söylenen. | Open Subtitles | لديك أناقة في الفعل يقولون أنها كانت لأجدادك |
| - Seksi liseli kız, kütüphaneci şıklığı. | Open Subtitles | أناقة الطالبة المثيرة المكتبية |
| Eminim çok daha şık ve seçkin bir grup düşündünüz. | TED | أراهن أنك تصورت مشهداً بحشد من الناس اكثر أناقة و لباقة. |
| Ama siz daha şık bir versiyon isterseniz tırnaklarınızı farklı renklere de boyayabilirsiniz. | TED | ولكن إذا رغبتم بنسخة أكثر أناقة يمكنكم صبغ أضافركم بألوان مختلفة |
| Kızını tanımakta zorluk çekersen... ..Glen Cove İstasyonu'ndaki en şık kadın ben olacağım. | Open Subtitles | لو حصلت صعوبات في التعرف على ابنتك سأكون أكثر النساء أناقة في محطة قلين كوف |
| Her gece, çok şık insanlar, bu müstesna kulübe geliyorlar. | Open Subtitles | في كل ليلة كانت مجموعة من أكثر الناس أناقة تلتقي في هذا النادي الخاص |
| Bu çok şık, Madonna'nın "Evita"'daki hali gibi. | Open Subtitles | هذ الفستان أكثر أناقة يبدو كفستان مادونا فى فيلم إيفيتا |
| Bence gümüş, altın renginden daha zarif, değil mi? | Open Subtitles | أظن أن الفضة أكثر أناقة من الذهب ألا تظنين ذلك؟ |
| zarif olmak istemiyorum. Güçlü olmak istiyorum! | Open Subtitles | لا أريد أن أصبح أكثر أناقة أريد أن أصبح قوياً |
| Ama belki baskı altında onun kadar zarif olmayabilirim. | Open Subtitles | على الرغم من أننى قد أبدو أقل أناقة فى بعض الأحيان |
| En güzel, en zarif ispatları yazdığına inanmıştı. | Open Subtitles | كان مقتنعاً أنه كان يكتب أجمل و أكثر البراهين أناقة |
| Kadındaki belirli bir zarafet hep bana çekici gelmiştir. | Open Subtitles | أنّ أناقة و رشاقة المرأة شيء مُغريّ بالنسبة ليّ دائماً |
| şıklığı da cabası tabii. | Open Subtitles | إنها ضربة أناقة |
| Paris ve Milano'dan son haberleri veren ışıltılı moda dergilerini seviyorsun. | Open Subtitles | أنتى تحبين مجلات الأزياء الشهيرة و أناقة المرأة فى باريس |
| Bu bize kaçtığı zaman tarzı ile kaçtığını söylüyor. | Open Subtitles | حسنًا، يخبرنا، عندما هرب، سيهرب في أناقة. |
| 13. mıntıkadakiler tamamını bitiremediler ama birlikte seni tarihin en iyi giyinen isyancısı yapacağız. | Open Subtitles | لا يوجد فريق إعداد كبير هنا في المقاطعة 13 لكننا سنجعلك أكثر المتمردات أناقة في التاريخ |
| Bu cinayetin kendine özgü bir zarafeti var. | Open Subtitles | هذه الجريمة لديها أناقة خاصة بها |
| Açık deniz balıkçılığından biraz daha şıktır. | Open Subtitles | إنه أكثر أناقة عن صيد السمك فى عمق البحر. |
| Formda ve senden çok daha yakışıklı. | Open Subtitles | إنّه في أناقة عالية والكثير الكثير، الكثير لمنظره الحسَن |